29 Temmuz 2008 Salı

Zilli'nin Günlüğü- 1

Hav! Hav,hav, hav, hav, haaaaav. Mıyık, miyk, hav.

Yok bu böyle olmayacak. Siz köpekçe bilmediğinize göre ben daha önce petshop'ta öğrendiğim insancayla konuşayım. :)))

Merhaba, ben 21.04.2008 doğumlu bir Golden Retriever'ım, adım Zilli. Sanırım annem beni daha önce sizinle gıyabımda tanıştırdı. İstedim ki, madem annemin bana sağlayabileceği böyle bir imkan var, bende kendi ağzımdan yaşadıklarımı ve tecrübelerimi sizlerle paylaşayım.

Bugün itibariyle bir haftadır annem ve babamla (elbette insan olanları) yaşıyorum. Apartman dedikleri yerde, ev dedikleri büyükçe bir bölümleri var, benim petshoptaki kafesimle kıyaslarsak koccaaaaaaaman.

İkisinin arasında ilk olarak annemi gördüm. Kardeşimle kafeste oynarken, dükkanın sahibi abi beni dışarı çekti. Baktım karşımda başka biri, bana gel yapıyor. Şöyle bir etrafında dolaştım, kokladım, süründüm. Baktım ters bişey yok, bıraktım kendimi kollarına. Tabii o mest oldu. Zaten kardeşimle anlaşmıştık. Bu kafes hayatı bize dar geliyor, olur da dükkandaki abilerin söylediği gibi, birisi bizi almaya gelir, biz de o kişiden hoşlanırsak hemen yayılalım kucağına, tüm şirinlik numaralarımızı yapalım ki alsınlar bizi diye. Ben de aynen öyle yaptım, bayıldılar bana. Hemen annemin kucağımda fotoğrafım çekildi, babama gönderildi. İş dönüşü babam da geldi, bi tur numara da ona. Resmen bana tav oldular:))

Beni hemen eve götürmek için çok hevesli olmalarına rağmen ilk aşılarımın yapılabilmesi için dükkandaki abiler beni bırakmadı. Açıkçası iyi de oldu, kardeşimle doya doya öpüşüp koklaştık, bol bol oynadık, birbirimize güzel bir hayat geçirme dileğinde bulunduk.

Salı akşamı, annem beni almaya yalnız geldi. Belki sizde de oluyordur. Beni arabanın ön koltuğundaki boşluğa koydular. Pek bir heyecanlandım. Hem arabaya ilk kez biniyordum, hem de bir çeşit bilinmeze gidiyordum. Gerçi evimiz toplasan 3 dk sürmedi, bu sürede de annem hep kafamı ve gıdımı okşadı ama itiraf etmeliyim ki korku ve heyecandan biraz altıma kaçırdım. :))

Evimiz - artık böyle söyleyebilirim sanırım, daha öncede bahsettiğim gibi oldukça ferah. Arka taraftaki balkonu bana tahsis etmişler. Annem çişim ve kakam için gazeteler ayarlamış. Ayıptır söylemesi, ufaktan bir tuvalet eğitimim var. Gazeteye yapmayı biliyorum yani :)) Mama ve su kabım yerinde, bi sürü oyuncak, temizlik mendilleri, kısaca herşey organize edilmiş. Dedim ki "bi kaç gün bakayım, beğenmezsem söylerim."

İlk iki gün ev içinde, kokudan anladığım üzere kendi yemeklerini pişirdikleri ve galiba mutfak dedikleri yer hariç (oranın kapısı hep kapalı), annemle babam evdeyken serbestçe dolaştım. Hep ouyunlar oynadık, bolbol sevdirdim kendimi, akşam balkonda yattım. Demir kapı- ki güvenlik için gerekliymiş, kapalı, normal kapı açık. Etrafı daha bir tanıdıktan sonra dedik ki ben bunlara bir oyun yapayım. Annem yine beni uyumam için balkona götürdü ve demiri kitleyip salona babamın yanına döndü. 2-3 dk bekleyip, attım kendimi demirin aralıklarından odaya, oradan da salona. Pıtır pıtır ayak seslerimi duyup, kafalarını kaldırdıklarında karşılarında beni görünce yüzlerinde oluşan ifadeyi görmenizi çok isterdim. Hatta bir ara annem demiri kapamadığından bile şüphelendi ama gidip bakınca benim ufaktan tüydüğümü görüp başladılar gülmeye. Ben de bayağı bir sevildim bu vesile ile.

Evde yalnız kalmak, beni biraz üzse de oyuncaklarımla kendimi oyalıyorum, bol bol uyuyorum, akşam annemle babam gelince de tüm günün acısını çıkartıyoruz. Mesela 3-4 gündür sabah akşam dışarıya dolaşmaya çıkıyoruz. Fırsat bu fırsat, anneme evde daha az iş çıksın diye de tuvaletimi yapıveriyorum. Gerçi annem titiz ya, bakıyorum hemen cebinden kağıt havlular, poşetler filan çıkıyor, benim marifet! anında sokaktan yok ediliyor, doğru çöpe.

Sokak faslı iyi güzel de, galiba küçük olduğum için benim adıma bira meşakkatli. Mesela şu tasma ve ip mevzu. Tasmayla çok problemim olması da o iple yürümemek için bi inat ettim ki sormayın. Ama annem çetin ceviz çıktı, o inat ben inat, ama bi süre sonra baktım ki artık üzülüyor, feragat ettim. Çok sevindi annem. Sonra güzel güzel açıkladı. Bunlar hep benim iyiliğim ve güvenliğim içinmiş. Öyleyse sorun yok zaten.

Hayat benim için yeni başlıyor, dolayısıyla da herşey yeni. Sokağa ilk çıktığımızda önce biraz korktum, dolaşmak istemedim, biraz etrafı koklayıp hemen annemin yanına dönüyordum. Sonra başka başka şeyler dikkatimi çekmeye başladı. Mesela çiçekler. Ay ne güzel kokuyorlar. Sonra adının karınca olduğunu öğrendiğim o yerdeki kımıl kımıl şeyler. Çıtır çerez gibi yemek istiyorum onları ama annem kızıyor. Bir de meyve çekirdeklerine dayanamıyorum. Galiba hem lezzetli oldukarı hem de dişlerim kaşındığı için katur kutur hoşuma gidiyor onlar.

Sokağa çıkmak güzel çünkü 1. katta bile otursak şimdilik annemin kucağında iniyorum aşağıya ancak dönüşte annem istedi ki merdivenleri ben çıkayım. Bir 10 dk da merdiven başında harcadık. Ben duruyorum, o duruyor. Allah'tan sonra aklına geldi. Ben merdiven çıkmayı bilmiyordum ki! Bunu fark eden annem beni basamağın üzerine koydu, ön patilerimi de bir üst basamağa. Ben de hemen öğrendiğimi tekrar edip, ön patilerimi bir üst basamağa koydum ama sanki basamaklara yatay olarak uzanmış gibi oldum. Bu annemi çok güldürdü. Ben öyle dururken tuttu popomu bir üst basamağa koydu. Bende de ampuller yandı. Demek ki, ön ve arka patilerim senkronize çalışmalıydı. Bunun üzerine önü atarken arkalarla kendimi destekleyince baktım ki çıkıyorum. 2-3 gündür eğer babam evde ve biz annemle dolaşmadan dönüyorsak, çözüyorlar beni, babam yukarıdan "Koş kızım, gel babana diye bağırıyor" ben de pıtır pıtır çıkıyorum yukarıya. Çok zevkli ve eğlenceli.

Böyle herşeyi bir anda anlatmak ne zormuş. Başka unuttuğum bişey kaldı mı diye düşünüyorum. Hah! Eve geldiğimin ikinci akşamında beni duşa sokup yıkadılar. KOKUYORMUŞUM EFENDİM. Köpeğim ben yaaa, tabii kokucam. Gerçi pek bi hoşuma gitti. Özel şampuanımla ve ılık su ile yıkandım, önce kocaman havlunun içinde, sonra da fön dedikleri ılık hava üfleyen gürültülü bir makine ile kurutuldum. En güzel tarafı duştan sonraki balkon sefamızdı. Annem beni kucağına yatırdı. Hafif esinti olduğu için üzerimi de yine havlu ile örttü. Ufaktan kafam okşanırken, üzerinize afiyet bir uyku bastırdı, anlatamam. Uykuya dalmadan önce hatırladığım, annemin beni seven elini patimle ittiğim.

Elbette bu süre içinde çekirdek ailemin ailesiyle de tanışıyorum. Mesela cumartesi günü aşıya gittik - hiç acımadı merak etmeyin, sorduğunuz için teşekkürler - dönüşte anneannem geldi. Annemler söylememiş, sürpriz olsun diye. Beni görünce pek bi şaşırdı. Anneme "Kimin bu, çok şeker" dediğini duydum. Annam de bizim diyince bi ufak şok geçirdi ama sonra cazibeme dayanamayıp yanıma geldi, ben de beni sevmesine izin verdim. Eve döndükten sonra anneme telefon açıp, yalnızken balkonda değil de hol, arka oda ve balkon arasında dolaşabilmem için izin bile aldı. Ben de gece 1'de miraz mıyklayıp, havlayınca evdekilerin ikna olmasına yardımcı oldum sanırım :)) Şimdi gündüz gece hol, arka oda ve balkon benim, annemler varken salon ve ön balkona bile girebiliyorum. Değmeyin keyfime.

Dün gece de annemin ablası - kendi tabiriyle küçük anneannem (Niloş) ve dedem geldi. Niloş çoook şekerdi. Bana en sevdiğim ödül krakerlerinden hediye bile getirmiş. Üzerinde başka bir köpek kokusu da aldım ama hiç bozuntuya vermedim. Diğer köpek düşünsün. Beni sevene, sevme diyecek halim yok ya, di mi ama? Dedem, adım Zilli olduğu halde bana başka bi isimle seslendi, pek anlamadığım halde ben kendimi ondan da esirgemedim. Gittim ayaklarını yaladım, etrafında dolandım, onun da beni sevmesine izin verdim. Sonra da, uslu kızlar gibi bıraktım rahat rahat sohbet etsinler.

Of, ilk hafta ne çok şey olmuş. Bugün evde Türkan Teyze var, temizlik için geldi. Sağolsun pek severmiş köpekleri. Hem evle hem de benimle ilgileniyor. İyi oldu, yalnız kalmadım. Ben de pek ayağının altında dolaşmıyorum ki rahat çalışsın. Hem böylelikle anneme daha az iş aklır, benimle de daha çok ilgilenir. Bu zamanda aile huzuru için politik olmak lazım biraz, ne yapalım. Şimdilik hoşçakalın, ilk fırsatta yine yazarım.

Zilli

0 yorum:

Blog Widget by LinkWithin

Etiketlerim..

...

"Hayat, özellikle, yazılanları okumak, çekilenleri seyretmek ve tabii ki pişirilenleri yemek için çok kısa, biraz koşmak lazım... "
myspace graphics

Free Counters

Hayatın İçinden...

 

Divitim... | Creative Commons Attribution- Noncommercial License | Dandy Dandilion Designed by Simply Fabulous Blogger Templates