11 Nisan 2013 Perşembe

Tatlı Bela / Beautiful Disaster...


 
Kitaplarınızı almadan önce, onlar hakkında araştırma yapma alışkanlığınız varsa, GoodReads bu konuda oldukça kapsamlı ve güvenilir bir kaynak. Sitenin yapısı basit, içeriği geniş, katılımcı / okuyucu sayısı yüksek. Dolayısıyla ilgilendiğiniz kitapla ilgili objektif görüş alma olasılığınız çok yüksek.

Goodreads’de kitapları yazarına, ismine, yayınevine vs.  göre arayabileceğiniz gibi, yetişkin, gençlik aşkı, kolej romantizmi, erkek arkadaş vs. gibi alt gruplarla da arayabiliyorsunuz veya o size “bak o beğendiğin gibi, bir de bunlar var” diye yönlendiriyor.

İşte özellikle itunes’dan e-book almaya başladıktan sonra, sıkça yararlandığım Goodreads’in oldukça “hit” alan kitaplarından biri olan Beautiful Disaster, geçtiğimiz hafta “Tatlı Bela” ismiyle, Yabancı Yayınları’ndan ülkemizde de yayınlandı.

Kitap, Amerikan okuyucusunun çok sevdiği, “kolejli gençlik aşkı” temasının işlendiği başarılı bir örnek. Bu tip kitapların genel yapısı şöyle oluyor. Bir şekilde ilişki içine girecek kız veya erkeğin biri veya ikisinin, geçmişinde unutmak istediği bir olay oluyor. Bu onun yeni ilişkisinin ilk zamanlarını genelde iki taraf içinde çekilmez hale getiriyor ancak bir noktada bu direnç kırılıyor, eğer varsa etekteki taşlar dökülüyor, bazen bir hazım süreci geçiyor ve sonuçta çiftimiz birbirinin / ilişkilerinin kıymetini anlayıp, mutlu mesut hayatlarına devam ediyorlar. Anlatım dilinin ne kadar akıcı veya eğlenceli olduğu ve süreç hikayelerin ne kadar tutarlı veya yaratıcı olduğu, benzer tarzdaki kitapları birbirinden ayırıyor, bazılarını da öne çıkartıyor.

Tatlı Bela’daki iki ana karakterimizde geçmişten biraz sorunlu. Abby, tüm hayatını geride bırakıp, en yakın arkadaşıyla şehir değiştirip, onu kimsenin fark etmeyeceğini düşündüğü bir hayata başlamak için, Eastern Üniversitesi’ne geliyor. Ancak onu fark eden kişi, tüm üniversitenin kızlarını “elden geçirmiş”, vücudu dövmelerle kaplı, hayatını dövüşlerden kazanan, dövüş lakabı “Mad dog / kuduz köpek” olan, dövüşmeyi kendinden büyük 4 erkek kardeşten öğrenen Travis oluyor.

Artı eksi kutupların birbirini çektiği, ne kadar uzaklaşmak isteseler o kadar birbirlerine yaklaştıkları, sürprizlerin, kavgaların, gözyaşlarının, dedikoduların, kahkahaların, umutların ve hayalkırıklıklarının havada uçuştuğu, okuması keyifli, sıkmayan, sonunu hissetseniz de, süreci merak uyandıran bir roman Tatlı Bela. Yayınevinin web sitesinde, New York Times’ın çok satanlar listesinin üst sıralarındaki kitabın Grinin Elli Tonu ile kıyaslandığı iddia ediliyor. Benim görüşüm, ancak kitapları okumayan kişilerin bu kıyaslamayı yapıyor olduğu veya bunun gereksiz bir satış stratejisi olduğu yönünde.

Kitabın, otuzlu yaşlarının ortasındaki yazarı Jamie McGuire, 3 çocuk annesi ve gerçek bir kovboy olan kocasıyla Oklahoma’da bir çiftlikte yaşıyor. Bu kitabı basmak için değil, eğlenmek için yazmış. Travis içinde, kolej yıllarındaki büyük aşkında esinlendiğini söylüyor.

Tatlı Bela / Beautiful Disaster, Beautiful Serisi’nin ilk kitabı ve hikayeyi Abby’nin ağzından okuyoruz. Serinin ikinci kitabı olan Walking Disaster, dünya çapında 2 Nisan’da yayınlandı. Bu sefer olayları paralel akışta Travis anlatıyor.

9 Nisan 2013 Salı

Orphan Black...


Orphan Black, Dr.Who, Torchwood veya Ripper Street’in yapımcısı olarak bildiğimiz BBC America’nın fırından yeni çıkarttığı, oldukça da iddialı yapımı.

Dizi, yetim olarak büyümüş, hayattaki tek destekçisi de, kendisi gibi yetim Felix olan, 10 ay önce kendisini de büyüten Mrs.S.’e bıraktığı kızını almak için geri dönen Sarah’ın, kendisine çok benzediğini fark ettiği bir kızın intiharına tanık olmasıyla başlıyor. Basitçe, sadece intihar eden kızın bıraktığı çantasını çalıp, parasına el koymak için yaptığı içgüdüsel hareket, onu, kendisine çok benzeyen kızın yerine geçmeye kadar götürüyor. Ancak elbette herşey, ancak filmlerde bu kadar basit olabilir.

Sarah, intihar eden Beth’in hayatına yerleştikçe, onun soruşturma gören bir polis olduğunu, uzun süredir ilaç kullandığını, uzun dönemli sancılı bir ilişkisi olduğunu keşfeder. Sorunlardan kaçarken sorunların tam ortasına düşmüştür.

Sarah, günlük hayatında sıyrılıp, Beth olarak yaşamaya çalışırken fark eder ki, dünyada kendisine benzeyen sadece bir kişi yoktur. Çok kişi vardır. Ama bu nasıl olabilir? İşte bu noktaya kadar, geçmişini ve köklerini hiç araştırma ihtiyacı duymayan Sarah, biraz da çevre baskısıyla!, farkında olmadan içinde bulunduğu derin komployu araştırmaya başlar.

Henüz iki bölümü yayınlanmış olmasına rağmen oldukça gelecek vaad eden bir prodüksiyon Orphan Black. Alışık olduğumuz Amerikan tarzının aksine, katıksız İngilizliğini her aşamada hissettiren yapımın oyuncu kadrosu ağırlıklı Kanadalı. Özellikle başroldeki Tatiana Maslany, farklı karakterleri oldukça başarılı canlandırıyor. Üvey kardeş Felix’i oynayan Jordan Gavaris ise, her ne kadar biraz abartılı oynasa da, bir noktadan sonra resmen sizi karakterinin içine çekiyor.

Cumartesi günleri yayınlanan Orphan Black'in IMDb puanı 7.4.

İzlemeye başlamadan önce, merakınızı biraz daha körüklesin diye işte trailer'ı.

1 Nisan 2013 Pazartesi

"Katar"... Cana Can Katar...


 
Hani derler ya; ”İşim gereği bla bla bla”, işte o hesap ben de işim gereği, normalde seyahat listemizin üst sıralarında yer almayacak ülke ve şehirlere gidiyorum. İnanın bundan da çok mutluyum. Yoksa ne zaman görürdüm, Bakü’yü, Doha’yı, Rabat veya Tanca’yı...

Çok kısa süre önce, 5 yıl aradan sonra bir kez daha, Doha’daydım. Bildiğiniz gibi Doha, Katar’ın başkenti.

Arap Yarımadası'nın doğusunda, 11.521 km2’lik yüzölçümüyle küçük bir ülke konumunda olan Katar, 400 yıl Osmanlı hâkimiyetinde kaldıktan sonra 20. yüzyıl başlarında İngiliz sömürgesi haline gelmiş. 1971’de İngiltere’den bağımsızlığını ilan eden 800 bin nüfuslu bu küçük Arap ülkesinin petrol ve zengin doğalgaz kaynakları bulunmadan önce en büyük geçim kaynağı balıkçılıkmış. Şu anda ise Katar, dünyanın doğalgaz rezervleri itibariyle en şanslı ülkelerinden biri sayılıyor ve sahip olduğu 25.7 trilyon metreküp hacmindeki kanıtlanmış doğalgaz rezervi ile, dünyadaki doğalgaz rezervinin yüzde 15'ini elinde bulunduruyor.

Bugünkü sosyal refahını, sahip olduğu petrol ve doğalgaz rezervlerine borçlu olan Katar’da kaydedilen bu değişim, ülkedeki yaşam standardının yükselmesini sağlamış. Tüketim maddelerinin hemen tamamı dışarıdan temin edilen Katar’da nüfusun çoğunluğu petrol sektöründe çalışıyor. Geri kalan kısım ise, geçimini halen büyük ölçüde balıkçılıkla sağlıyor. İşgücünün ancak yüzde 2’sinin tarım sektöründe çalıştığı ülkede, kişi başına düşen gelir 67 bin dolar civarında. Giderek yükselen refah seviyesinden dolayı Katar bugün Ortadoğu bölgesinde bir çekim merkezi haline gelmiş durumda. Ülkede yaşayan toplam nüfusun sadece 200 binini Katarlılar oluşturuyor. Ülkenin diğer vatandaşları ise Araplar, Hintliler, Pakistanlılar ve İranlılar.

Ülkenin, Basra Körfezi’nin kenarında, yaklaşık 1.500.000 nüfuslu başkenti Doha ise, 1825’te Al Bidda ismiyle kurulmuş, sonrasında ismi Arapça’da “büyük ağaç” anlamına gelen Doha olarak değiştirilmiş. Eskiden basit bir köy görünümünde olan başkent Doha, bugün yüksek gökdelenler, lüks oteller, alışveriş merkezleri ve modern yapılarıyla göz kamaştırıyor. Şu anda başkent olmasının yanında Üükenin ticari ve kültürel merkezi de olan Doha, Ortadoğu’nun en rahat ve en iyi planlanmış şehirleri arasında yer alıyor.

Ben 5 yıl önce gittiğimde ufak ufak başlamış olan şehri yeniden yapılandırıp, bambaşka bir boyuta taşıyalım hareketi, meyvelerini fazlasıyla vermiş. Şehirdeki binaların mimari projeleri bizzat Emir tarafından onaylanıyormuş ve çoğu abartısız birer sanat şaheseri.

 
Dubai ile girdiği, batıya adaptasyon ve markalaşma yarışında, pilot şehir olarak seçtiği Doha ile, son dönemde atağa kalkan, 15. Asya Oyunları, ATP Tenis Turnuvası ve Moto GP gibi birçok uluslararası spor organizasyonuna da ev sahipliği yapan Katar, bildiğiniz gibi 2022 Dünya Kupasına’da ev sahipliği yapacak ve o güne kadar tamamlanacak 15’in üzerindeki stadyumun hepsinde, dışarıdaki sıcaklık mevsim itibariyle 40 dereceler civarında olacakken, 22 derecede sabit sıcaklık vaad ederlerken, bazılarını da turnuva sonrasında demonte edip ihtiyacı olan Afrika ülkelerine hibe etmeyi öngörüyor.

Arabistan yarımadasında, Suudi Arabistan’ın baskısı altında olmasına rağmen Doha’da hayat çok laik. Kadınlar için örtünme zorunluluğu yok, namaz saatlerinde dükkanlar tatil olmuyor, içki de her yerde serbest.

Gerek tekstil, gerekse yemek sektöründeki uluslararası zincirlerin bir çoğu Doha’da mevcut. Mutfak olarak Arap, özellikle de Lübnan etkisi ağırlıklı olarak hissedilse de, yakın zamana kadar gelirlerini balıkçılıktan sağladıklarından olsa gerek, mutfaklarında deniz ürünlerinin de ayrı bir yeri var. Özellikle levrekle aynı familyada bulunan, “Hammur” isimliği balığı, çeşitli soslarla harmanlayıp farklı lezzetler yaratıyorlar.

Her ne kadar ülkeyi batıya entegre etmeye çalışıyorlarsa da, haftalık tatilleri hala Cuma günü. Dolayısıyla, Doha şehir merkezi ve ona giden tüm yollar Perşembe akşamı kilit.
 
İçinde 4-5 tane büyük ölçekli ve modern alışveriş merkezi bulunduran Doha’nın oryantal alışveriş merkezi ise Souq Waqif. Bizim Mısır Çarşısı’nın bir versiyonu diyebiliriz. Birbirini kesen sokakların içi, baharat, tekstil, yedek parça veya hediyelik eşya vs. satan dükkanlarla dolu. Şehirdeki modernleşmeden, İran Pazarı’da denen Souq Waqıf’ta nasibini almış ve dükkanlar aynı bizim Kapalıçarşı’daki gibi, sanat galerisi, modern cafe veya niş restoranta dönüştürülmeye başlanmış.

 
Oryx(çöl keçisi), aynı zamanda ulusal bir sembol ancak hediyelik bişeyler almaya kalktığınızda illaki de figür olarak deve J

 
Son olarak, THY, Qatar Airways ve Emirates (aktarmalı olarak) her gün İstanbul’dan Doha’ya uçuyor. Doha’nın belki turistik bir değeri olmayacağını düşünüyor olabilirsiniz ama ev sahipliği yaptığı etkinlikleri, son derece modern otel ve restorantları, mimari şaheser binaları, Korniş’i ve Mathaf’ı (modern sanat müzesi), Dubai’deki The Palm’ın karşılığında 2004’te inşa etmeye başladıklar The Pearl’leri, muhteşem deniz ve deniz ürünleri, çok iddialı bir şekilde hazırlandıkları 2022 Dünya Kupası Organizasyonu ile Doha size bunun aksini kanıtlamaya kararlı.

Blog Widget by LinkWithin

Etiketlerim..

...

"Hayat, özellikle, yazılanları okumak, çekilenleri seyretmek ve tabii ki pişirilenleri yemek için çok kısa, biraz koşmak lazım... "
myspace graphics

Free Counters

Hayatın İçinden...

 

Divitim... | Creative Commons Attribution- Noncommercial License | Dandy Dandilion Designed by Simply Fabulous Blogger Templates