26 Kasım 2008 Çarşamba

Otto - "The Original"...

Dün akşam Evroş'la buluştuk. Öncesinde nereye gideceğimize karar vermek biraz zaman aldı. AVM'mi olsun, Taksim mi, orada neresi olsun falan filan. Sonrasında biraz da Kasım ortasında zor bulunur havadan da yola çıkarak Asmalımescit'teki Otto'da karar kıldık. İyi ki de öyle yapmışız, paltosuz dışarıda oturduk, hiç de üşümedik.

Daldan dala konan sohbetimize yemekte pane tulum peynirli salata, yarısı mantarlı yarısı peynirli pizza ve güzel bir şişe Merlot eslik etti.

Benim, galiba biraz yabani ve hafif aykırı bir yapım olduğu için çok fazla arkadaşım yoktur. Ancak olanlarla da birbirimizin içini okuruz. İşte Evroş'ta o nadirlerden. Dolayısıyla da sohbetimiz dün, bugün, gelecek, seyahat, kitap, yemek, sinema kısaca herşeyi kapsadı.

Gecenin sürprizi ise dönüşte uğradığımız kitapçıda bana gösterdiği Şükrü Erbaş'ın kitabının arka kapak yazısıydı:

"Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi, ne kapanan kapılar, ne yıldız kayması gecede, ne güz, ne ceplerde tren tarifesi, ne de turna katarı gökte... İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık. "

13 Kasım 2008 Perşembe

Dizi İzleyelim...

Sıkılıyorum. Bir çok şeye ama bu yazının konusu televizyon izlerken araya giren ve bitmek bilmeyen reklamlar. Sistemin yürüyebilmesi için bunun gerekli olduğunu biliyorum ama toplamda 1 saatlik bir diziyi 1,5 - 2 saatte izleyince baygınlık geçirecek gibi oluyorum. Belki vaktini "Sabah Sabah Seda Sayan", "Desti İzdivaç" vs gibi, en hafifinden abuk bulduğum programların izleyici kitlesinin böyle bir zamanı vardır ama benim yok.

Ya buraya bir not düşmeden geçemeyeceğim. Üç hafta önce Bakü'deydim. Çok hasta olduğum için de boş günümü otelde yatakta geçirdim. Sırf meraktan Seda Sayan'ın programını açtım. Konular: Rüyasında kendini aldattığını gördüğü karısını 27 yerinden bıçaklayan adam ve hastanedeki karısı, bayramda sele kapılıp vefat eden Edin ailesi ve cenaze töreni vs. Bu tanıtım döndükten sonra Seda Sayan alkışlarla çıktı, hoppidi hoppidi bi şarkı söyledi, 2 göbek attı. Sonra alkış faslında stüdyodaki seyirci ile iletişime geçti. Cümle şu: "oooo bilmemne abi, dünkü yoklamada yoktun." Adam şu mealde cevap verdi: "Dayımın hanımı vefat etmişti, Trabzon'a cenazeye gitmiştim." İnanabiliyor musunuz, adam her gün orada. Sonra kaynanası stüdyodaymış, onu selamladı, kameralara tanıttı, istekleri kıramadı birlikte fotoğraf çektirdi, yetmedi kocası da oradaymış onu da çağırdılar üçü beraber fotoğraf verdi ve ben daha fazla dayanamayıp televizyonu kapattım.

Ay ne doluymuşum, ne anlatacaktım, nereye geldim. Konuyu toparlarsam, bu reklam olayı bana fazla geldiği için, uzun zaman önce, yerli seyrettiğim tek dizi olan Kurtlar Vadisi'ni ertesi günü Youtube'dan seyretmeye başlamıştım. Oh! Siz sağ ben selamet. Ancak bizim hukuk amcaları gitti siteyi kapattılar ben de kalakaldım.

Sonra bu sezon başında arama çubuğuna Kurtlar Vadisi yazdım ve karşıma bir derya çıktı. Meğer içerikleri bu dizileri yayınlamak olan bir sürü site varmış. Hatta sırf bunları değil, benim esas ilgi alanım olan tüm yabancı dizileri de. Kısacası körün istediği bir göz, Allah vermiş bi sürü durumu.

Artık neredeyse istediğim her diziyi, kesintisiz, zamanını kendim seçerek, büyük bir keyifle Canlı Dizi, Full Dizi, Dizi İzleyelim, gibi sitelerden takip ediyorum. Mesela benim ilgi alanıma girenlerden Heroes'un 3., The Tudors ve Kyle XY'ın 2. sezonlarını buradan izledim. Şöyle söyleyebilirim ki tüm kışı geçirecek kadar malzeme var burada. Önümüzdeki günlerde de Dexter'dan, Prison Break'e, oradan da mesela How I Met your Mother'a bir kokteyl yapmayı planlıyorum kendime.

12 Kasım 2008 Çarşamba

Beef-Tek...

Bu furya 2004 yılında Emre Mermer'in Dükkan'ı açmasıyla başladı. Furya dediğim "Dry Aged Beef - Kuru Dinlendirilmiş Et."* O güne kadar bildiğimiz kasap formatı Dükkan'la şekil değiştirdi ve yepyeni oldukça lezzetli ve malesef nispeten pahalı bir forma girdi. İçinde açılan Steak House'a giden arkadaşlarımdan dinlediğim hep aynıydı. Gerçek et yedik, ama iyi de para verdik.

Dükkan'ı İstinye Park'ta açılan Günaydın Kasap izledi. Yine aynı konsept. Hem kasap, hem de steak house. Belki biraz daha süslü. İlk açıldığında oldukça da fazla konuşulmuştu. "Bu kadar da taklitçi olunmaz, aynı konsepti uygulamışlar" diye.

Sonra bu yılın ortalarında bir baktık Akmerkez'in Ulus kapısının karşısında Beeftek diye bir yer. Ben en çok adını sevdim, aynı Dükkan gibi. Zekice.

Geçen hafta eş durumundan tanışıp sonrada pek bi seviştiğimiz arkadaşımla öğle yemeği yemek istedik. Orası mı burası mı derken, Beeftek'te karar kıldık. İyi ki de öyle yapmışız. Genel kanıya biz de ortak olduk, "Evet pahalı ama hakikaten güzel et yedik".

Mekan çok büyük değil. İsterseniz alıp eve götürebiliyorsunuz, isterseniz de kömür ateşinde onlar sizin için pişiriyorlar. Yüksek ve uzun 2 adet masaları var. Üzerinde de ortadaki ince bölümün içinde yağdan sirkeye, hardaldan deniz tuzuna yemek sırasında ihtiyacınız olabilecek herşey, şık bir şekilde sıralanmış.

Servis öncesi birer dilim kendi sucuklarından ikram ettiler. Herşeyi çok karardı. Biz ortaya bir salata söyledik, sonradan da üzerine kendi peynirlerinden eklettik. Beyaz peyniri permesan gibi traşlamışlardı, çok hoşuma gitti. Sonrasında ben dry aged pirzola, arkadaşım da bonfile yedi. Açıkçası ona sormadım ama benimki tam istediğim gibi pişmiş ve çok lezzetliydi. Ama benim esas hoşuma giden beraberinde servis ettikleri kızarmış kırmızı soğandı. Aman tanrım o ne lezzet. Kapanışı ise, kendimizi tutamayıp, minik kekçikleri ile yaptık. Fıstıklı ve kestaneli olmak üzere iki çeşidi var, ben fıstıklı yedim. Şu anda bile ağzımı şapırdatmaktan yazamıyorum :))

Bir gün canınız gerçekten güzel ve farklı bir et yemek ve keyif yapmak isterse, şiddetle tavsiye ederim.

* Dry Aged Beef (Kuru Dinlendirme Sığır): İdeal yağ dağılımına, yani mermere sahip, en iyi kalitedeki sığır etini, özel şartlar altında (sıcaklık, nem vb.) 28 gün kemik üzerinde dinlendiriyoruz. Et dinlendirmesi, pahalı ve zahmetli olmakla beraber etin kalitesini, lezzetini ve yumuşaklığını arttıran çok önemli bir işlemdir.Lezzete önem verenler için, kalın kesilmiş, dövülmemiş dry aged beef, ızgarada en ideal seçimdir. (Dükkan'ın web sitesinden alıntıdır.)

5 Kasım 2008 Çarşamba

Zilli'nin Günlüğü- 8


Herkese birkez daha annemin dantel yatak örtüsünün üzerinden merhaba.Oldukça maceralı geçen bir süreçten sonra, tün yaşadıklarımı paylaşmak için tekrar buradayım.

Geçen sefer de yazdığım gibi, görüşemediğimiz zaman diliminde ameliyat oldum. Ama öncesinde ailemi dinlemeyip taşta yatmaya devam ettiğim için sanırım idrar yollarımı üşüttüm ve annemin yüreğini de ağzına getirdim. Çünkü enfeksiyon sonucu çiş yaparken olan minik kanamayı, genç kız olduğum için olan zannetti. Düşünsenize tam da ameliyat öncesi. Bi de şaka yollu azar işittim, "3 gün daha sabredemedin mi be kızım" diye. Ancak Ozan abi, doğru teşhisi koydu da ortalık sakinleşti:))

Perşembe günü sabah annemle beraber erkenden Ozan abi'ye gittik. Beni ona teslim edip kendisi aklı bende kalarak işe gitti. Ameliyat yaklaşık 1,5 saat sürmüş. Ben pek hatırlamıyorum. 2 gece Ozan Abi'de misafir oldum. Annem her gece beni ziyaret etti. İlk akşam geldiğinde ayılmaya çalışıyordum. Çok sevdiğim tospağa oyuncağımı da getirmiş. Annemi görünce çok heyecanlanıp ayağı kalmaya çalıştım, biraz kuyruğumu sallayıp sevincimi gösterdim. Ama direncim çok olmadığı için yine yattım. O gece pek de yemek yiyemedim.




Ertesi gün sabah Ozan abi geldiğinde neşem de yerinde gelmişti. Önce mememı bitirdim, suyumu içtim. Sonra beni bahçeye çıkarttı, tuvalet için. Ay nasıl güzel bi sürü de çocuk etrafımda, bi de Ozan Abi'nin köpeği, Papi. Çok güzel misafir ettiler beni sağolsunlar.

Ben bahçedeyken annem aramış, bahçede çocuklarla oynadığımı öğrenince ufak çaplı bir şok yaşamış ama acım veya başka bir sıkıntım olsa oynayamazdım, di mi? İyiydim yani.

Annem beni Cumartesi sabah aldı. Sonraki 5 gün de yanımdan hiç ayrılmadı. Ben de onun... Sabahları onu ben uyandırdım,



O bilgisayarıyla çalışırken yanında uyudum,



İşe ancak benim gerçekten iyi olduğuma emin olunca gitti. Ama bu kadar süre birlikte olup da sonrasında yine evde bütün gün yalnız kalınca ben de onlara bir sürpriz hazırlamaya karar verdi. Gerçekten çok emek verdim ama değdiğini görünce annemin yüzünde oluşan ifadeden anladım.

Benden havadisler şimdilik bu kadar. Antibiyotiklerim bitti, dikişlerimin birazı alındı, kalanı Cumartesi alınacak. Çok şükür, çok iyiyim. Siz de kendinize iyi bakın. Beni sevdikten sonra "Maaşallah" demeyi ihmal etmeyin. :))

Blog Widget by LinkWithin

Etiketlerim..

...

"Hayat, özellikle, yazılanları okumak, çekilenleri seyretmek ve tabii ki pişirilenleri yemek için çok kısa, biraz koşmak lazım... "
myspace graphics

Free Counters

Hayatın İçinden...

 

Divitim... | Creative Commons Attribution- Noncommercial License | Dandy Dandilion Designed by Simply Fabulous Blogger Templates