21 Ekim 2010 Perşembe

Dullar - Şehir Tiyatroları...


Kimi genç, kimi orta yaşlı ama hepsi dul 5 kadının bazen sohbet, bazen minik skeç bazen de monolog olarak, "En iyi koca ölü kocadır" felsefesi üzerine kurgulanmış oyunu.

Biz belki de hiçbir beklentimiz olmadan gittiğimiz için çok eğlendik, çokça yerde de kahkahalar attık.

Kulis şeklindeki sahne düzeni, hem bölümler arasındaki geçişlerde kostüm değişikliklerine izin veriyor hem de samimi bir ortam yaratıyor.

Özellikle Güzin Özyağcıları ve Süeda Çil'i çok beğendik.

Biz Fatih Reşat Nuri'de seyrettik. Kasım ayında Ümraniye Sahnesi'nde izleyebilirsiniz.

14 Ekim 2010 Perşembe

Tehlikeli İlişkiler - Şehir Tiyatroları...


Oyunun tanıtımında "18. yüzyıl sonlarında, dönemin fransız aristokrasisine dair eleştiri sunuyor. Choderlos de Laclos tarafından yazılan eserde, tutkulu bir aşk hikâyesi ekseninde ikiyüzlü cemiyetin tüm değerlerden yoksun, yıkıcı görüntüsü çiziliyor." diyor. Fazlaca yalın olduğunu düşünsem de çok kabaca hikayenin özü bu.

Maskeliler'de seyrettiğimde sahnedeki duruşunu pek beğenmediğim Levent Üzümcü bu oyundaki rolünde kesinlikle daha iyi. Bize göre rolü için her anlamda zayıf kaldığını düşündüğümüz Cemal Ahhan Şener dışındaki Tomris İncer, Ece Özdikici ve Esra Ronabar gibi isimlerden oluşan kadro genel olarak başarılıydı.

Dekor olarak kullanılan dev aynalar bence izleyici üzerinde müthiş bir etki bırakıyor. Kostümlerse dönemi oldukça güzel yansıtıyor.

8 Ekim 2010 Cuma

Mehmet Ali...


Adam bugüne kadar ekranda her türlü rezilliği yaptı. Bel altı konuştu, başta hostesler olmak üzere dişi her şeye sulandı, adamın pantalonunu indirdi ses çıkartmadınız, abuk subuk hediyeler almak için ekranda kendinizi parçaladınız, Noooooolur Memed Ali Beeeeey diye adamın ayaklarına kapandınız, iyiydi de, "Mum söndü mü oynuyorsunuz?" deyince mi kötü oldu?

Bu kadar mı derindedir bu milletin ar damarı?

Ancak şimdi mi "Kutsal" ınıza dokundu?"

7 Ekim 2010 Perşembe

Macbeth / Oyun Atölyesi...


2010 - 2011 Tiyatro Sezonu'nu pazar günü Oyun Atölyesi'nde sahnelenmeye başlayan Macbeth ile açtık. W. Shakespeare'in göreceli olarak kısa eserlerinden olan Macbeth alıştığımız Sabahattin Eyüboğlu yerine Haluk Bilginer çevirisiyle sahnedeydi.

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki bu benim sahnede izlediğim ilk Macbeth'ti, dolayısıyla değerlendirme kriterlerim farklı olacak.

Belki de son söylenecek şeyi başta söyleyeceğim ama ben oyunu, özellikle de Macbeth'i oynayan İlker Aksum'un oyunculuğunu zayıf buldum. Ne ses tonu, ne tonlaması ne de "acting" i beni tatmin etmedi. Hatta bir çok noktada aksanı Canım Ailem'deki rolü "Halim" e kaydı gibi geldi bana.

Yanlış bilmiyorsam Macbeth'in en önemli anlarından biri, kendisiyle konuştuğu o müthiş:

" Yapmakla olup bitseydi bu iş,
Hemen yapardım, olup biterdi.
Döktüğüm kanla akıp gitse her şey,
Bir vuruşta sonuna varılsa işin,
Bir anda bu dünyayı olsun kazanıversen,
Zaman denizinin bir kumsalı olan bu dünyayı
Öbür dünyayı gözden çıkarır insan.
Ama bu işlerin daha burada görülüyor hesabı."
...

tiradı, eğer ben özellikle bekleyip takip etmeseydim güme gidecekti. Halbuki, yine Shakespeare'in, Venedik Taciri'nde Mehmet Ali Kaptanlar, müthiş Shylock rolündeki o tirad sahnesinde, sahnede resmen büyümüştü, hatta filmdeki Al Pacino'yla bile aşık attığını söyleyebilirim.

Bugünkü yazısında Ahmet Hakan soruyor; "Nasıl kaç yıldır Behlül olarak izlediğimiz Kıvanç Tatlıtuğ, sadece 4 blümde "Sekiz" oldu?". Bence cevap "oyunculuk", karakteri üzerine giyebilmekle alakalı.

Mesela Haluk Bilginer, bir bakıyorsunuz "İslami terörist" diğer tarafta "Kenan Birkan" veya herhangi bir sitcom karakteri olabiliyor ve biz bunu hazmediyor ve beraber yaşıyoruz. Aklımıza bir önceki karakterin herhangi bir detayı gelmiyor.

Macbeth'e dönersek, 8 yıl televizyondan sonra bu rolle sahneye dönen İlker Aksum bence rolü giyememiş. Kötü oyuncu olduğundan değil muhtemelen ama belli ki kan uyuşmazlığı olmuş.

Oyunun genelinde dikkatimi çeken diğer bir konu da, oyunun dönemiyle alakasız olarak ilk sahnede Cadı'ların üzerine örtülmüş gazeteler oldu. Ha bir de oyunun içinde roller blade ile dolaşan, 3-4 sahnede görünüp kaybolan bir çocuk var ki onu hiç bir yere koyamadım.
Blog Widget by LinkWithin

Etiketlerim..

...

"Hayat, özellikle, yazılanları okumak, çekilenleri seyretmek ve tabii ki pişirilenleri yemek için çok kısa, biraz koşmak lazım... "
myspace graphics

Free Counters

Hayatın İçinden...

 

Divitim... | Creative Commons Attribution- Noncommercial License | Dandy Dandilion Designed by Simply Fabulous Blogger Templates