9 Temmuz 2008 Çarşamba

Sana "Yuh!" ...

Bilen bilir, ben pek sürü pisikolojisini sevmem. Toplumla da çok içiçe ve barışık olduğum söylenemez. Hayatını bunun tam tersi bir felsefe üzerine kurmuş annem ise, hep benim hastanede karışmış olabileceğim ihtimali üzerinde durdu yıllarca, ama hem o gece başka doğum olmaması hem de geçen yıllar sonunda neredeyse küçük fotokopisi haline gelmemden dolayı, tezi hiç geçerlilik kazanamadı. :))

İşte bu yüzden yurdum insanı ile çok içiçe yerler beni sıkar. Çünkü niye elin gavurunun veledinin tatilde, otobüste, parkta hiç sesi çıkmazken bizimkiler devamlı mızırdanıp viyaklar anlayamam. Niye bizim insanımız yere tükürmeyi, izmarit veya çöp atmayı marifet sayar anlayamam. Niye insanların sakin sakin yemek yedikleri bir ortama giren kalabalık bir grup, sanki kendilerinden başka kimse yokmuş gibi yüksek sesle konuşup, sandalyeleri gürültüyle çekip etrafa rahatsızlık verirler anlayamam. Hele yakın çevremdeki insanların "Ya milletin yapısı bu, kimse rahatsız olmuyor, bir sen oluyorsun. Dolayısıyla belki de problem sende!" şeklindeki yorumlarını hiç anlayamam.

Sanırım 1 sene kadar önce Avrupa Yakası'ndaki - ki o diziyi de içim hiç kaldırmıyor- Gaffur karakteri çok meşhur olup, sokakta onun pijamasıyla dolaşan adamlar, öyle giyinmiş futbol takımları türeyince "Evet, sizi beğenmiyorum", diye bir yazı yazmış ve "Yapma Gülse, senin yapman gereken topluma artı değer katmak, ayna tutup zaten var olanı geri yansıtmak değil" demiştim. Şimdi gitti Gaffur, geldi Recep İvedik.

Önce açık açık söyleyeyim, Recep İvedik filminin izlenme rekoru kırdığı bir toplumun parçası olmaktan en hafif ifadeyle utanıyorum. Hadi filmi bir "travma" idi, geçti diyelim. Şimdi başımıza reklam karakteri olarak çıktı, hem de Turkcell'in.

Düşünebiliyor musunuz, alanında ülkedeki birçok ilki gerçekleştirmiş, sağladığı servisler açısından rakiplerinden açık ara önde, çok önemli sponsorlukları mevcut ve New York borsasında işlem gören ilk Türk markası, gidip kendine Recep İvedik' i reklam malzemesi olarak seçti. Hadi ajanslarının çok kötü bir espri yeteneği var, şirket yöneticilerinin arasında da mı aklı selim bir tane insan yok.

Yıllar önce Hulusi Derici'nin "Marka"sı, yanlış hatırlamıyorsam "Bizim aracımızda bulamayacağınız aksesuarlar" diye bir kampanya hazırlamıştı, Audi için. İlanın görsellerinde, direksiyonu tutan kocaman kıllı bir kol, aynadan sarkan kocaman zarlar, CD ve tespih kullanılmıştı.

Bilmem anlatabiliyor muyum?

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Kesinlikle yalnız değilsiniz :)

Yazınızın noktasına virgülüne kadar her şeyine yürekten katılıyorum.

Benim de iğrendiğim bir durum bu sürü psikolojisi ve Türk milletinin bazı adi zevkleri..

Blog Widget by LinkWithin

Etiketlerim..

...

"Hayat, özellikle, yazılanları okumak, çekilenleri seyretmek ve tabii ki pişirilenleri yemek için çok kısa, biraz koşmak lazım... "
myspace graphics

Free Counters

Hayatın İçinden...

 

Divitim... | Creative Commons Attribution- Noncommercial License | Dandy Dandilion Designed by Simply Fabulous Blogger Templates