6 Temmuz 2009 Pazartesi

Oyun, Set ve Maç...



Oldukça keyifli bir 15 gün geçirdik. Ve bu 15 gün sonunda tek erkeklerde oyun, set, maç ve bir sürü rekor FEDERER'in oldu.

Kızlardan çok bahsetmiyorum çünkü kupa yine ailede kaldı. Geçen seneki final maçında Venüs'e kaybeden Serena, "Seneye de ben alırım" demişti, öyle de oldu. Yarı finale tek bayanlarda dünyasıralamasının ilk 4'ü kalmıştı. 2 ve 3. sıradaki Williams'lar bu maçlarını alıp, önce tek bayanlar finalinde karşılaştılar, sonra da çiftlerde beraber Avustralya'lı çifti yendiler. Tamam bu maçlar da güzel ama hem heyecan erkeklerdeki kadar yüksek değil, hem de oyun sırasındaki o çığlıklar bana accayip itici geldiği için hatunları pek izleyemiyorum.

Turnuva başında Nadal çekildiğini açıklayınca, Federer'in bir aksilik olmazsa final oynayacağı bekleniyordu - ki o da neredeyse zorlanmadan, toplamda sadece 1 set vererek, Soderling'i 4.turda, Karlovic'i çeyrek finalde, Haas'ı da yarı finalde yenerek finale çıktı. Rakip olarak elbette İngilizlerin gönlünden Andy Murray geçiyordu ancak iki Andy'li yarı final maçından Amerikalı Roddick galip çıktı.

Erkeklere gelirsek Roland Garros'ta Soderling bir nevi sürprizdi, burada da Roddick. Elbette Roddick dünya kılasmanında 6. sırada, o anlamda aralarında ciddi fark var ama yine de kimse bu kadar dişli, 4 küsur saat sonunda bile oyundan kopmayan bir Roddick beklemiyordu. Hatta set bile alamaz deniyordu ama neredeyse maçı alıyordu.

Geçen seneki Nadal - Federer maçı, daha önce de söylediğim gibi, unutulmazların ilk sırasında ama dün akşamki maç da kendine listede iyi bir yer edindi. Özellikle son sette tie-break olmadığı için iki farklı skor gerektiğinden ancak 14 - 16'da bitti ve 95 dakika sürdü. En hızlı servis (143 mph/ Roddick) ve ace (50 / Federer) rekorları kırıldı.

Maç sonunda Federer, geçen sene 1 yıllığına Nadal'a teslim ettiği Wimbledon şampiyonu ünvanını ve dünya sıralamasındaki 1. sırasını geri aldı. 15. Grand Slam zaferine ulaşarak, Roland Garos'ta ünvanını egale ettiği Pete Sampras'ı, o kendini izlerken, geride bıraktı.

4 saati aşkın süren ve oldukça keyifli geçen final maçının sonunda Roddick neredeyse konuşamadı. Federer ise, aynı yoldan geçen sene geçmiş biri olarak, "inşallah sen de benim gibi seneye de burada olursun" dileğinde bulundu.

Geçen sen olduğu gibi bu sene de maçı CnnTurk yayımladı. Ve birkez daha Eurosport ve CnnTurk farkı ortaya çıktı. Eurosport'un Roland Garros yayını oldukça başarılıydı. Spiker konu hakkında oldukça bilgiliydi ve boş konuşma neredeyse yoktu. Ancak CnnTurk'ün yayınındaki spiker ve yorumcu, tam milli maç anlatan İlker Yasin veya Sabri Ugan tadındaydı. 4 saatlik maç içinde iki sporcuya ait istatistiki bilgiler, izleyicilerin arasında kimlerin olduğu, aileler hakkındaki detaylar ve onların yüz ifadelerine göre hissettikleri ile ilgili yorumlar tekrarlandı durdu. Bir ara kendileri de fark etti sanırım ki, "Ekranları yeni açan izleyiciler için tekrar ediyoruz" dediler. Ama o arada biz baştan beri seyredenler baygınlık geçiriyorduk. Ne yorumlar, ne anlatım, oyunun ve oyuncuların hak ettiği sofistikelikten çok uzaktı. "Bir minik izleyici de bu görsel şölene tanıklık ediyor","İzleyicinin göğsündeki yazı da kameralarla tarihe geçti" aklımda kalan boş konuşmalardan bazıları. Hele ki maç sonu ropörtajındaki simultene tercüman kızımız ne konuşulanı anladı ve aktarabildi, ne de arkadaki ses kısıldığı için biz orijinalini anlayabildik. Yazık ki ne yazık...

0 yorum:

Blog Widget by LinkWithin

Etiketlerim..

...

"Hayat, özellikle, yazılanları okumak, çekilenleri seyretmek ve tabii ki pişirilenleri yemek için çok kısa, biraz koşmak lazım... "
myspace graphics

Free Counters

Hayatın İçinden...

 

Divitim... | Creative Commons Attribution- Noncommercial License | Dandy Dandilion Designed by Simply Fabulous Blogger Templates