12 Eylül 2008 Cuma

Kuşhan "Eziyet" Merkezi...


Bugün Akşam gazetesinde Sn. Halit Kakınç'ın yazısını okuyunca, son günlerde Muzaffer Kuşhan'ın Sağlık!!! Merkezi ile ilgili çıkan haberler sonrasında hissettiğim dehşet tavan yaptı. Öncelikle yazıdan bir bölüm:

" Muzaffer Kuşhan’ın zayıflama kampı’nı bizzat hem de yakın tarihte yaşayan önemli bir konuğum var: Adı Burak Akdikmen. Merkezi Avusturya’daki Politec Plastik Ürünleri firmasının genel müdürü. Orta Afrika Cumhuriyeti’nin fahrî İstanbul Başkonsolosu. Alkev’in kurucu temsilcisi ve eğitim kurulu başkanı.

Akdikmen, 42 yaşında. Bu Temmuz ayında, kilo sorunlu 14 yaşındaki kızı ile birlikte iki hafta kaldı meşhur kamp’ta. Anlattıkları inanılır şeyler değil. Ben sözü kendisine bırakıyorum:

“İlk gittiğimizde bir hekim hanım vardı. Pratisyendi, sanırım. Hastalardan sadece parmaktan bir damla kan alarak ürik asite bakıyordu...Dedim ki, ben 42 yaşındayım. Günde 1.5 paket sigara içiyorum. 10 yıldır spor yapmıyorum. Kızımla nasıl aynı muameleye tabi tutulabilirim? Ya düşersem ne olur? Cevap şoke edici idi: Elektro şok cihazımız var!

Yapılan tıbbî muayene bu kadarla kaldı. Rapor filan soran olmadı. Haftası adam başı 1000 Euro olan ücreti, peşin olarak ödedik.”
...
14 yaşındaki 50 kiloluk çocuk ile 50 yaşındaki 160 kiloluk yetişkine aynı yemek, aynı program.
‘Koşarken sizi ambulans takip ediyor’ denildi. Baktım, bir vito minibüs takip ediyor, onu da bahçıvan kullanıyor. Temel görevi de susayanlara su taşımak...
Bilek şişiyor... Ayak şişiyor... Bir krem, bir kas gevşetici... Ardından yine koşu başlıyor. İkinci günü aynı sorun ortaya çıkarsa, bu sefer kaba deyimle ‘yemezler’ tavrı takınılıyor

..."

Ben yukarıda yazanları yanlış anlamadığıma emin olmak için 3-4 defa okudum. Yazı bu şekilde devam ediyor. Burak Bey'de, 2 hafta için toplam €4000 ödedikten, tüm sağlık önlemlerinin ayaklar altında olduğunu bizzat yaşadıktan ve malesef iş işten geçtikten sonra serzenişte bulunuyor, hatta yetinmeyip gazeteye demeç veriyor.

Daha iki hafta önce Ayşe Arman, "bence" ballandıra ballandıra merkezi, onlar 7 km'lik yürüyüşlerini yaparken, ambulans taklidi yapan Vito ile kızının onları nasıl takip ettiğini ve molalarda su servisi yaptığını anlatmıyor muydu?

İnsanların eziyet çektikleri, tüm güvenlik ve sağlık koşullarının hiçe sayıldığı, bir de üzerine eşek yüküyle para ödendiği yer, bugüne kadar süperdi, gencecik, başarılı, tek sorunu "ŞİŞMAN" olmak olan bir kızcağız ihmaller silsilesi sonucunda ölünce tu kaka.

Çok geç baylar bayanlar, çok ama çok geç. Ne kadar dövünsenizde, kendi hikayelerinizi "basına anlatarak", afedersiniz ama "salaklığınızı" dile getirip vicdanınızı rahatlatmak isteseniz de, sonrasında "Zaten ben de yaptığım "ropörtajda" tam da bu çarpıklıkları dile getirmeye çalıştım" deseniz de çok ama çok geç. Sormazlar mı insana "Kardeşim madem bu kadar sıkıntı çekmiştin, sağlığın zarar görmüştü, herkese aynı muameleyi göstermeleri sana yanlış geldi, tesisin altyapısındaki eksiklikleri fark ettin, niye bırak şikayet etmeyi bir de üstüne para verip sistemin içine dahil oldun?"

Sahi, Aziz Nesin'in Türk insanıyla ilgili verdiği oran kaçtı?

0 yorum:

Blog Widget by LinkWithin

Etiketlerim..

...

"Hayat, özellikle, yazılanları okumak, çekilenleri seyretmek ve tabii ki pişirilenleri yemek için çok kısa, biraz koşmak lazım... "
myspace graphics

Free Counters

Hayatın İçinden...

 

Divitim... | Creative Commons Attribution- Noncommercial License | Dandy Dandilion Designed by Simply Fabulous Blogger Templates