17 Nisan 2008 Perşembe

Dost Sohbeti ve Yalnız Bir Opera...

Salı akşamı Evroş'la, Kanyon'da buluştuk. Önce GBK'ta yemek yedik. Ben bu sefer kızarmış keçi peynirli, gün kurusu domatesli ve patlıcanlı versiyonu denedim. Yazarken bile ağzım sulanıyor. Sonra da Starbucks'tan kahvelerimizi alıp önündeki havuzun kenarına ayaklarımı uzatıp yayıldık. Ay nasıl hoşumuza gitti. Hava güzeldi, muhabbet güzeldi. Konu nereden geldiyse Murathan Mungan'a de "Yaz Geçer" e ve tabii ki "Yalnız Bir Opera" ya geldi.

Çook eskilere gittim. Bir kısmını ezbere bildiğim nadir şiirlerdendir. Aldı götürdü beni. Yine içimi hüzün, bi burukluk, böyle tarif edemediğim bir duygu kapladı. Hani bende bir anısı olduğu için de değil ama kelimelerin başarısından sanırım.

Buraya yazmak için kopyasını ararken Ekşi Sözlük'te onunla ilgili hoşuma giden bir girişe rastladım: "İnsanın okuyunca aşık olası, ayrılası ve bu ayrılıktan pişman olası gelen şiir"

Bilmeyenler için bir bölümü aşağıda...

"ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
ben sende bütün aşklarımı temize çektim.

imrendiğin, öfkelendiğin
kızdığın, ya da kıskandığın diyelim
yani yaşamışlık sandığın
geçmişim
dile dökülmeyenin tenhalığında
kaçırılan bakışlarda
gündeliğin başıboş ayrıntılarında
zaman zaman geri tepip duruyordu.
ve elbet üzerinde durulmuyordu.
sense kendini hala hayatımdaki
herhangi biri sanıyordun,
biraz daha fazla sevdiğim,
biraz daha önem verdiğim.

başlangıçta dogruydu belki.
sıradan bir serüven,
rastgele bir ilişki gibi başlayıp,
gün günden hayatıma yayılan,
varlığımı ele geçiren,
büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin.
ve hala bilmiyordun sevgilim
ben sende bütün aşklarımı temize çektim
anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
bütün kazananlar gibi
terk ettin

yaz başıydı gittiğinde,
ardından,
senin için üç lirik parça yazmaya karar vermistim.
kimsesiz bir yazdı.
yoktun. kimsesizdim.
çıkılmış bir yolun ilk durağında
bir mevsim
bekledim durdum.
çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.

sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
yüzündeki küskün kedere,
gür kirpiklerinin altından kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
çerçevesine sığmayan
munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
lirik sozcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
yaz başıydı gittiğinde.
sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti mayıs.
seni bir şiire düşündükçe
kanat gibi, tüy gibi,
dokunmak gibi uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma.
önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük
usulca düşüyordu bir kağıt aklığına,
belki de ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.

yaz başıydı gittiğinde.
bir aşkın ilk günleriydi daha.
aşk mıydı, değil miydi?
bunu o günler kim bilebilirdi?
"eylül'de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen"
notunu buldum kapımda.
altına saat:16.00 diye yazmıştın,
ve 16.04'tü onu bulduğumda.

daha o gün anlamalıydım
bu ilişkinin yazgısını
takvim tutmazlığını
aramızda bir düşman gibi duran
zaman'ı
daha o gün anlamalıydım
benim sana erkensenin
bana geç kaldığını

..."


"Murathan Mungan, Yaz Geçer, Yalnız Bir Opera"

0 yorum:

Blog Widget by LinkWithin

Etiketlerim..

...

"Hayat, özellikle, yazılanları okumak, çekilenleri seyretmek ve tabii ki pişirilenleri yemek için çok kısa, biraz koşmak lazım... "
myspace graphics

Free Counters

Hayatın İçinden...

 

Divitim... | Creative Commons Attribution- Noncommercial License | Dandy Dandilion Designed by Simply Fabulous Blogger Templates