2 Ağustos 2007 Perşembe

Evet, Sizi Beğenmiyorum...


Dünyayı kasıp kavuran diziler ve bizimkiler arasındaki farklar bile, en azından bu konuda muhassır medeniyetler seviyesine ulaşmak için daha kaç fırın ekmek yememiz gerektiğinin bir göstergesi bence.

O beyinler bir adaya düşen uçaktaki insanlarla ilgili 6 senelik bir kurgu yapıp, komplo teorileriyle tüm dünyada izlenme ve fikir üretme açısından rekor kırarken bizimkiler, hala gözlerini pörtletmeyi oyunculuk, aşiret kültürü üzerine varyasyonlar geliştirmeyi ise yaratıcılık sayıyor.

Bizim dizilerimizde bütçeler minimum, oyunculuk deseniz yapmacık, senaryolar ise tutarsız, birbirinin tekrarı ve inandırıcılıktan çok uzak.

Geçen gün Gülse Birsel’in ropörtajında okudum: “Psikologlar Avrupa Yakası’nı, gülerek deşarj olsun diye hastalarına tavsiye ediyormuş.” Gerçekten inanmak istemiyorum. Bir ikisi haricinde kalan tüm dejenere karakterler, zaten bozuk olan toplum yapısını ve algı düzeyini daha da aşağıya çekiyor bence. Ya insanlar Gaffur gibi giyinip, futbol takımı kurdu. Bir ara da herkes Selin gibi konuşmaya başlamıştı.

Hal böyle olunca benim gibi düşünenler ister istemez farklı alternatifler aramaya başlıyor. Bu noktada da ya CNBC-E ve Dizimax, giriyor devreye ya da ses getiren dizilerin geçmiş sezon dvd’leri..

Benim tercihlerimin başında, sanırım artık bilmeyenin kalmadığı, Lost geliyor. 3. sezonunu tamamladık. Kafamda bi sürü soru ile, bu eziyetin!! daha 3 sezon devam edeceğini açıklayan yapımcılara söylenmekle meşgulüm. Hele sezon finalindeki geleceğe gidiş, tüm teorileri altüst ederek, gidişatı bambaşka bir rotaya çevirdi. Yeni sezon, 2008 Şubat’ta.

Nip / Tuck, benim 2. sıradaki dizim. Siyah beyaz gibi karakterlere sahip 2 plastik cerrahın, oldukça gerçek ve detaylı ameliyat sahneleriyle destekli, hayatın birebir içinden hikayeleri. Ekim 2007 sonunda 5.sezonu başlıyor. Artık Hollywood’dalar.

“Save the cheer leader, save the world” sloganıyla ilk sezonunu tamamlayan Heroes, birbirinden farklı, doğaüstü güçlere sahip kahramanların hikayelerini anlatıyor. 1. sezonda onlar dünyayı kurtarmaya çalışırken biz onları ve hikayelerini tanıdık. 2. sezonun ilk bölümü 1600’lerde başlıyor.

Alias ise, CIA’de çalıştığını zannederek, ona karşı bir grubun içinde yer almak zorunda kalan, bunu öğrendiğinde de CIA’e başvurarak çift taraflı ajan olan Sydney Bristow'un 5 sezon süren hikayesini anlatıyordu. Ama ne hikaye, Amerika’dan Uzakdoğu’ya, Afrika’dan kutuplara.

Bunların arasında hiç sıkılıp da yarım bıraktığın yok mu derseniz, 24 ve Battlestar Galactica var. 24’e 3 sezon dayanabildim (şu anda 6 sezon oynadı, en az 2 sezon daha devam etmesi planlanıyor), diğerini ise 1. sezonun ortasında bıraktım.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu konuda sana katılmamak imkansız, hatta bazi yabanci dizilerin kalitesi sinema filmlerinden bile daha iyi.. Bu arada izlemediysen "Prison Break" şiddetle öneririm..

Blog Widget by LinkWithin

Etiketlerim..

...

"Hayat, özellikle, yazılanları okumak, çekilenleri seyretmek ve tabii ki pişirilenleri yemek için çok kısa, biraz koşmak lazım... "
myspace graphics

Free Counters

Hayatın İçinden...

 

Divitim... | Creative Commons Attribution- Noncommercial License | Dandy Dandilion Designed by Simply Fabulous Blogger Templates