Hani şair diyor ya; “Bu yol bir
yere gitmez, o bir durma biçimidir!” diye, işte bana göre de Selimiye, hayatın
koşuşturması içinde bir “durma biçimi”...
Marmaris’e 35-40 km uzaklıktaki
bu küçücük cennetten, blogger bir arkadaşım vesilesiyle haberdar olmuştum.
Çektiği fotoğrafların birinde, “Başka
yerde ölüp nur içinde yatacağına, Selimiye’de nur içinde yaşa!” yazıyordu.
İşte o yazı ve o fotoğraf sonrasında karar vermiştim, bir sonraki tatilimi
orada yapmaya.
Eskiden sadece deniz yoluyla
gidilebilen Selimiye’ye, şimdilerde, Marmaris’ten Datça’ya giden yolun hemen
hemen üçte birine geldiğinizde sola sapıp, yine hepsi birbirinden özel ve
güzel, küçük birer cennet olan, Hisarönü, Orhaniye ve Turgut’u geçip
ulaşıyorsunuz. Ulaştığınızda da hayat sanki duruyor.
Selimiye, son dönemde özellikle teknesiyle
dolaşan yabancı turistler arasında çok revaçta olsa ve genel ekonomisi bu talebe
yönelik restaurant ve konaklama üzerinden işlese de, özünde, var olan tek ve daracık
caddesinde inekler, kazlar veya keçiler dolaşan, yerli kadınların her sabah
evlerinin bahçelerindeki odun fırınlarında mis gibi bazlama yapıp sattığı,
erkeklerin ise turistik bir iş yapmıyorlarsa, kahvede vakit öldürdükleri bir köy.
Nispeten lüks sayılabilecek iki
otelin dışındaki konaklama imkanları pansiyonlar seviyesinde ancak müşteri
kitlesinin seviyesiyle doğru orantılı olarak temizlik hepsinin olmazsa olmazı. Bazılarını
diğerlerinin önüne çıkartan şey, tam önlerinden o billur sulara girilebiliyor
olması. Gerek yemek gerekse de konaklama mekanları arasında fark yaratanlarda
gözlemlediğim ortak özellik ise, tabelalardan, kapı numaralarına,
aydınlatmalardan masa süslemelerine kadar özel ve şık tasarım detaylarının kullanılması.
Selimiye koyunu bir ucundan
diğerine yürüdüğünüzde mesafe yaklaşık 6.5 km. Yürüyüş dışında yüzmek ve
güneşlenmekten sıkılırsanız!, civar koyları dolaşan, günlük tekne turlarına
katılabilir, kano veya deniz bisikleti ile koyu turlayabilirsiniz. Akşamları
da, rüzgarsız havada tüm ışıkların denizde yansıma yaparak yarattığı ambiansa,
tazeliği garanti balık, günlük mezeler ve rakı eşlik ediyor. Size de bu “durgunluga”
ayak uydurmak kalıyor...
1 yorum:
Ah Özlem'cim, kötü bir Selimiye maceram var. Buraya "durmayı" bilenlerle gitmek lazımmış ki, tadı çıksın.
Yorum Gönder