28 Mart 2007 Çarşamba

Beni Bu Havalar Mahvetti...

Hafta başında gelen mailde bütün haftanın günlük güneşlik geçeceği yazıyordu. Gelin görünki buna aldanan ben, şimdi hasta olup olmamak arasında gidip geliyorum. Mesela burnumun bana göre sağ kanalı faaliyetini bir süreliğine askıya aldı. Boğazımda ise sanki birileri voodoo büyüsü yapar gibi iğneler batırıyor. Sanırım benim bu sümüklü böcek modum bir süre daha devam edecek. Ne demiş büyüklerimiz, yatarsan bir hafta, yatmazsan yedi gün.

İşte bu fiziksel düşkünlüğüme, sanırım bahardan dolayı, bir de psikolojik olan eşlik ediyor son zamanlarda. Şairin dediği gibi "Beni de bu havalar mahvetti". Durduğum yerde durmak istemiyorum, yatağım hiç olmadığı kadar cazip bana. Televizyon izlerken, kitap okumak, kitap okurken boş boş dışarı bakmak istiyorum. Sırf denemek için kurabiyeler yapıyorum bu aralar. Ama bir çoğunu da komşuya, kapıcıya, anaokulundaki arkadaşlarıma!!! dağıtıyorum. Çikolatalı yapıyorum, yaptıktan sonra canım un kurabiyesi istiyor, başka akşam onu yapıyorum bu sefer acaba tuzlu, kıyır, kıyır bişeyler nasıl olurdu diye bir kurt düşüyor içime.

Elbetteki içinde bulunduğum ruh halinin bu anlamdaki yansımasından en çok sevgili eşim faydalanıyor. Ev, Gezi Pastanesi'ndekilerin kulakları çınlasın, cookie :) cenneti. Ancak sadece kurabiyeyle sınırlı değil yemek konusundaki hizmetim. Pazartesi akşamı dedim ki, "İster misin yarın akşam Focaccio'dan pizza yapayım." Ay demez olaydım. Önce bir araba dalga geçti benimle. O nasıl isimmiş, Pikaçu gibiymiş. Biz ona "Kamil" desek olamaz mıymış? Sanki italyana gittiğimizde "A, ben bir somon carpacio rica ediyorum" diyen kendisi değil.

Neyse ben Focaccio 'dan pizza yapmaya kadar verdim ama evde yaş maya yok. Kociş önce biraz nazlandı ama sonuç onu heyecanlandırmış olacak ki, sonunda gidip malzeme eksiklerimizi tamamladı. Ve hamuru geceden hazırlayıp dolaba kaldırdım. Aynı hocamızın dediği gibi ertesi akşam da eve gelince çıkartıp biraz daha mayalanmasını bekledim. Yaklaşık yarım saat sonra pufidik bir hamur olmuştu. Havasını aldıktan sonra üzerine domates sos, malzeme ve en üste de bol kaşar koyup fırına verdim. Tam pişme sürecinin ortasında kociş geldi ve "Sınıf sınıf, bu nasıl bir koku" deyip, "Kavıcık bana foçaçu ! yaptı" diye dolanmaya başladı. Valla ne yalan sööliyim, pizza tadından yenmiyodu.

21 Mart 2007 Çarşamba

Oradan, Buradan...

* 2-3 gündür Digiturk Müşteri Hizmetleri'nden telefon açıyorlar ancak müsait olmadığım için cevap verememiştim. Bugün, azimlerine saygı duyduğum için, "Evet" dedim "buyurun, nasıl yardımcı olabilirim". Efendim Müşteri Memnuniyet Beklentisi anketi gibi bişey yapıyorlarmış. Sorular şöyleydi:
- Telefondaki müşteri temsilcisinin ne kadar nazik olmasını bekliyorsunuz?
- Müşteri temsilcisinin size ne kadar detaylı cevap vermesini bekliyorsunuz? falan falan.
Bunlara 1 en düşük, 5 en yüksek olmak üzere cevap vermemi bekliyorlardı. Dedim ki; "Bu anket küllüm saçma. (Kız bozuldu tabii) Verdiğiniz hizmet hakkında ne düşündüğümü derecelendirebilirim ama sizden beklentim, bir müşteri olarak, zaten en yüksek seviyededir. Bunu sorgulamanız kadar mantıksız birşey olamaz ve benim de daha fazla buna ayıracak vaktim yok, teşekkür ederim."

* İstiklal Caddesi'nde Atlas Dergisi'nin 15. Yılı sebebiyle 31 Mart'a kadar "Kadın: İmaj ve Gerçek" isimli bir fotoğraf sergisi var. Ebatlar kocaman, içerik oldukça etkileyici. Yok oraya gidecek hiç vakit bende nerdee derseniz, bizde hizmette sınır yok: http://www.kesfetmekicinbak.com/fotograf/atlas/index.htm

* Adem'in Trenleri, Başkalarının Hayatları, Duvak, Apocalipto, Umudunu Kaybetme, İskoçya'nın Son Kralı ve Takva son dönemde seyredip, etkilendiğim filmler. Tavsiye ederim.

* Her zaman olduğu gibi 4-5 kitabı aynı anda okuyorum, galiba bir burç defosu bu:)) Ambler Uyarısı / Robert Ludlum, Lucifer / Michael Cordy, Ekinoks / Michael White ve Yazı Odasında Yolculuklar / Paul Auster şu anda başucumdakiler.

* Belki dikkatinizi çekmiştir. Büyükşehir Belediyesi, Unesco tarafından 2007'nin Mevlana Yılı ilan edilmesi sebebiyle, bazı üst geçitlere, onun meşhur sözünün yazılı olduğu afişler astı. Ama malesef anlaşılamayacak, manasından uzak, ancak bilenlerin anlayabileceği şekilde. Orijinali ise aşağıda;

"Gel, gel, ne olursan ol yine gel,İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel,Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel...
.....
Ben yaşadıkça Kur'an'ın bendesiyimBen Hz.Muhammed'in ayağının tozuyumBiri benden bundan başkasını naklederseOndan da bizarım, o sözden de bizarım, şikayetçiyim...
.....
Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınızBizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir...
.....
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol...
....
İnsanların hayırlısı, insanlara faydası dokunandır.Sözün hayırlısı da az ve öz olanıdır.Hamd, yalnız tek olan Allah'a mahsustur.Tevhid ehline selam olsun."
Blog Widget by LinkWithin

Etiketlerim..

...

"Hayat, özellikle, yazılanları okumak, çekilenleri seyretmek ve tabii ki pişirilenleri yemek için çok kısa, biraz koşmak lazım... "
myspace graphics

Free Counters

Hayatın İçinden...

 

Divitim... | Creative Commons Attribution- Noncommercial License | Dandy Dandilion Designed by Simply Fabulous Blogger Templates