18 Mart 2013 Pazartesi

Safi Meyhane...


Baştan anlaşalım, ekonomik kriz var diyen, beni karşısında bulur... Cuma akşamı, bir karışıklıktan ötürü, rezervasyon yapamadan kendimi Asmalı’da buldum. Her yer full, dükkan sahipleri süper snob, neredeyse yüzünüze bile bakmıyor. Kendisi ortamın uzmanıdır diye arkadaşıma bir danışayım, bildik mekanlar dolu, acaba tavsiye edebileceği, bizim bilemediğimiz bir yer var mı diye mesaj attım, tavsiyesi “Refik veya Yakup” oldu. Ne kadar yaratıcı di mi? Kendi adıma mı, Asmalı adına mı üzüldüm bilemedim. Baktığınızda, bir sürü mekan var ama nereye gidelim dersen, yine Yakup’la Refik. (Ben Cavit’te yer olmadığını bildiğim için, orası hariç bir alternatif sormuştum, yoksa ilk önerisi sanırım Cavit olurdu)

İşte soğuk havada, umutsuz ev kadını misali, sokaklarda bir aşağı bir yukarı dolaşırken aklıma geçen hafta The Club’dan çıkışta, Şişhane’de gördüğüm, yeni açılmış mekanlar geldi. Kaybedecek bişeyim yok diyerek, o tarafa yöneldim ve kendimi Safi Meyhane’nin önünde buldum.

Safi Meyhane, Yeni Rakı / Mey İçki’nin sponsorluğunda, “paylaşmak” teması üzerine oluşturulmuş, kökleri çok eskiye dayanan önemli bir kültür değerinin güncellenerek geleceğe taşınması amacıyla ortaya çıkan projenin ilk ürünü.

Mekanın renk seçiminde Ege’lilik hakim. Beyaz ve maviler ortama ferah bir hava katmış. İki tatlı mekanın özellikle giriş katındaki masa ve sandalyelerin çoğunluğu ise alışkın olduklarımızın aksine yüksek bar tabure ve masası gibi. Meze dolabının başında, işi sadece meze tabağı hazırlamak olan biri bekliyor. Fasıl yok ama genelde 45’liklerden güzel müzik çalıyor.

Yine rezervasyon probleminden dolayı bize barda yer bulabildiler. Hani ocakbaşında oturmak neyse de, ki bazen, özellikle de soğuk kış günlerinde özellikle tercih ederiz, meyhaneye gidip barda oturarak yemek yemek gerçekten ilginç bir tecrübe oldu.

Safi Meyhane’nin et – balık karışık bir mutfağı var. Meze dolabı çeşitten yıkılmıyordu ama patlıcan, haydari, midye dolma gibi klasik mezelerin yanında levrek marine, bulgur köftesi gibi değişik alternatifler de bulabiliyorsunuz. Benim yakın zamanda Bakü’de yiyip, çokça beğendiğim patlıcana sarılmış tulum peynirini pesto sosla servis ediyorlar. Ara sıcak olarak ciğer tava ve Safi mantı istedik. İkisi de çok lezzetliydi ama genel olarak porsiyonlar o kadar ufak ki, ciğerin bir porsiyonunu Cavit’te ana yemek olarak yiyebilecekken, burada anca damağınızda hoş bir seda bırakıyorsunuz. Porsiyonların ufaklığının tek faydası, barda oturduğumuz için, kısıtlı yerimizde yerleşme sıkıntısı olmadı. Tatlı olarak dondurmalı irmik helvası yedik, lezzetliydi ama daha iyilerini çokça yemişliğimiz var. Tüm bunların arkasından gelen hesap ise, yiyip içtiğimiz miktar göz önüne alındığında yüksekti.

Sonuç olarak, en azından bir kez denenmesi / şans verilmesi gereken bir mekan olduğunu düşünüyorum ama sanırım benim alternatiflerim arasında ön sıralarda yer almayacak.

0 yorum:

Blog Widget by LinkWithin

Etiketlerim..

...

"Hayat, özellikle, yazılanları okumak, çekilenleri seyretmek ve tabii ki pişirilenleri yemek için çok kısa, biraz koşmak lazım... "
myspace graphics

Free Counters

Hayatın İçinden...

 

Divitim... | Creative Commons Attribution- Noncommercial License | Dandy Dandilion Designed by Simply Fabulous Blogger Templates