28 Ocak 2013 Pazartesi

Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi...


6 Üstü Oyun, Altıdan Sonra Yapım’ın başlattığı, Türkiye’nin en üretken yerli oyun yazarlarının bir araya geldiği proje.  Aralık ayından itibaren her ay bir oyunun prömiyeri yapılacak. Ayşe Bayramoğlu, Civan Canova, Ebru Nihan Celkan, Mirza Metin, Yeşim Özsoy Gülan ve Yiğit Sertdemir’in, “BUGÜN” teması altında yazdıkları tek kişilik oyunlar, duayen oyuncular tarafından sahnelenecek.

Sumru Yavrucuk, Devlet Tiyatroları’nda 30. Yılını kutlayan ama Türk izleyicisinin ağırlıklı olarak Yabancı Damat dizisindeki rolüyle tanıdığı bir usta.

Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi ise, proje kapsamında 1980 doğumlu Ebru Nihan Celkan’ın yazdığı, sanat yönetmenliğini Yiğit Sertdemir’in yaptığı, Sumru Yavrucuk’un hem yönettiği, hem de oynadığı, Kumbaracı50’de, Aralık ayında prömierini yaptığından beri kapalı gişe oynayan oyun.

Bizim Cumartesi günü izleme şansına sahip olduğumuz oyunda Sumru Yavrucuk, 45 yaşındaki Umut isimli bir travestiyi canlandırıyor. Yazarının, “Bu oyun insanlığımızın trans bir kadınla imtihanıdır” dediği metin çok ama çok sert.

Sumru Yavrucuk’un çok ama çok başarılı bir şekilde hayat verdiği, hatta oynamaktan ziyade yaşadığı Umut karakterinin hayli zor bir yaşam serüveni olmuş, duygularıyla çocukluğundan itibaren uğraşması gerekmiş. Ailesi tarafından dışlanmış, hor görülmüş, şiddete ve tacize maruz kalmış. Koskoca dünyada bir Bülent Ersoy’un, bir de kendisinin olduğunu düşünürken ve de yaşamın kıyısında umutsuzca dolaşırken, yaşamın kıyılarının sandığından daha “umut” dolu olduğunun farkına varmış. Sevdalandığı delikanlının gözlerinin içine bakarken “Gözlerim o zaman ilk defa benim gözlerim olmuştu” diyerek, kendine benzeyen birileriyle karşılaştığında mutluluğu yakalamış, sonra onu kaybetmiş. Diğer birçokları gibi ekmeğini sokaklardan kazanmak zorunda.

Kumbaracı50’nin her oyuna,  olağanüstü bir şekilde uyum sağlayabilen salonu, bu kez Umut’un evi, sahnesi, takıldığı bar... Sumru Yavrucuk, bu oyun için, kaşlarına botoks yaptırmış, özel bir beden dili için İlyas Odman’la çalışmış, çok ağır bir makyaj yapıp, takma dişler kullanıyor. Oyun boyunca hem rejiyle, hem de seyirciyle interaktif bir ilişki içinde. Dışarı açılan kapıdan, o halde! mahalliyle kurduğu ilişki ise oyunun gülümseten anlarından. Buna karşılık, 10 yıldır her sabah aradığı annesiyle, karşı taraftan bir tek kelime duymadan, yaptığı konuşma ise, yüreğinizin tam içine işliyor.

50-55 dakikalık oyun içinde, sizi havaya soktuktan sonra anlık olarak gülerken güldüren ama hemen ertesinde de ağlamaya başlayıp, sizin de gözlerinizin yaşlarla dolmasına sebep olan kaç tane oyuncu var bu ülkede. Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi, bu sene Kumbaracı50’de izlediğimiz ikinci oyundu. Yine olağanüstü başarılı, yine bizi yerimize çivileyen. Fırsatınız varken tiyatro öldü diyenlere inat bu şölenini, kaçırmayın.

0 yorum:

Blog Widget by LinkWithin

Etiketlerim..

...

"Hayat, özellikle, yazılanları okumak, çekilenleri seyretmek ve tabii ki pişirilenleri yemek için çok kısa, biraz koşmak lazım... "
myspace graphics

Free Counters

Hayatın İçinden...

 

Divitim... | Creative Commons Attribution- Noncommercial License | Dandy Dandilion Designed by Simply Fabulous Blogger Templates