Dizi Amerika’da ikinci sezonunda “Christmas
Break” vermişken, telif hakları alınarak, uyarlama senaryoda Berkun Oya’ya
teslim edilerek çekilen türk versiyonu, İntikam ismiyle, yayınlanmaya başladı,
dün akşam.
“Revenge”, 1934’ten bugüne,
beyazperdede ve cam ekranda birçok ülkede uyarlaması yapılan “The Count of Monte Cristo” romanına
yeni bir yorum katıyor. Yapılın uyarlamalar arasında, kitaba en az bağlı kalan
yapımlardan biri olsa da, hayatını mahvedenlerden intikam almak için kimliğini
değiştirerek yaşadığı yere dönen kurban teması oldukça güzel işleniyor. En
büyük fark ise şüphesiz, intikam almak için dönen kişinin ihanete uğrayanın kendisi
olmaması.
Bizim hikayemizde babası, patronu
ve patronunun karısı olan sevgilisi tarafından ihanete uğrayan David Clark’ın
kızı Amanda’nın, babasına ihanet eden herkesten intikam almak için, ıslahevinde
tanıştığı ve hayatını kurtardığı Emily Thorne’un kimliği ile, herşeyin
başladığı Hampton’s a geri dönen kızının mücadelesini izliyoruz. Emily / Amanda’nın,
uzun yıllar içinde, oya işlermiş gibi titizlikle oluşturduğu plan, bazen
pürüzlerle karşılaşsa bile, doğru zamanda yaptığı müdehaleler veya aldığı
yardımlar sayesinde tıkır tıkır işliyor.
Oyuncularıyla da göze çarpan
“Revenge”in başrollerinde, “Brothers
& Sisters”ın biricik Rebecca’sı Emily VanCamp ve “Twelve Monkeys”, “The Last of the Mohicans” gibi filmlerle gönlümzde taht kuran Madeleine Stowe’u görüyoruz. İlk
bölümde pembemsi bir intikam dizisi intibası yaratsa da, bölümler ilerdikçe
entrika, cinayet ve ihanet kavramları
daha da belirginleşiyor. Bu iki güzel kadın arasındaki gizli çekişme bile
birçok açıdan tehlikeli ve gerilimli bir hal alıyor. Amanda’nın babasına
verdiği, kızını her koşulda koruyacağı sözüne sonuna kadar sahip çıkan Nolan
Ross’u canlandıran Gabriel Mann ise, daha ilk bölümden oyunculuğuyla ve tarzıyla kendine
hayran bırakıyor. Ve bence tüm dizinin bonus karakteri o.
Gelelim, dizinin türk
versiyonuna. Açıkçası fragmanları gördüğümde heyecanlanmıştım. Ancak dün akşam
izlediğim kadarı damağımda sadece acı bir tat bıraktı. Bir kere, Beren Saat her
ne kadar iyi oyuncu kabul edilse de, öncelikle sesi bu diziye hiç gitmemiş,
bence çok ince ve karakterin gücünü zayıflatıyor. Karakter yüklenmekte hiç
sorun yaşamayan, buradaki Rüzgar karakterini de hemen üstüne giymiş Nejat İşler
bile, Beren Saat’le karşılıklı oynadığı sahnelerde zorlanmış gibi geldi bana. Diğer
taraftan görüntü itibariyle orijinaline çok benzer seçilen karakterlerin büyük
çoğunluğu, oyunculukta maalesef sınıfta kalmış. Mesela ne kadar tip olarak
benzese de, Arzu Gamze Kilınç asla bi Madeleine Stove ol-a-mamış, aynen Dilşad
Çelebi’nin Ashley Davenport olamadığı gibi. Diğer taraftan Engin Hepileri, aynı
jest ve mimiklerle, muhteşem bir Nolan Ross olmuş. Ancak o karakterde de şöyle
bir sıkıntı var, Nolan Ross biseksüel. Dolayısıyla, hikayenin belli
noktalarında hayati önem taşıyacak bu özelliği, bizde nasıl yorumlayacaklar,
görmek lazım.
0 yorum:
Yorum Gönder