Her öncü/iyi işte olduğu gibi,
Fifty Shades of Grey (FSOG) serisinin/tarzının da takipçileri geldi arkadan.
Takipçilerin kimi bu rüzgardan olumlu, kimi ise olumsuz etkilendi. İşte “Gabriel’in Cehennemi”, özünde, arka
planı sağlam, romantik bir aşk hikayesi olması haricinde, FSOG ile uzaktan
yakından ilgisi olmayan – en azından ilk kitap itibariyle – ama yayıncısı
tarafından piyasaya bu şekilde lanse edilen bir kitap / seri oldu. FSOG
serisini çok sevmiş, bununla ilgili de ciddi bir kulis yapmış biri olarak şunu
söyleyebilirim ki, Sylvain Reynard’ın yine toplamda 3 kitap olacak serisi,
altyapı olarak FSOG’in 2-3 gömlek üstünde.
Serinin ilk kitabı olan Gabriel’in
Cehennemi (Gabriel’s Inferno), Kanada Toronto Üniversitesi’nde Dante
Profesörü olan, elbette çok yakışıklı, Gabriel Emerson’la, kendisine 7-8
yaşından beri aşık, şu anda da yüksek lisans dersinde öğrencisi olan
Julianne’ın ilişkisini, çiftin yaşadığı gel – git’leri, Dante Alighieri (1265-1321)’nin dünyaca ünlü eseri İlahi Komedya’nın üzerine kurgulayarak
anlatıyor ve kitaplar da aynı Komedya’daki bölümleri takip ediyor; Inferno /
Cehennem, Purgetory / Araf, Paradise / Cennet...
Bildiğiniz gibi, İlahi Komedya, Dante tarafından 14.
yüzyılın ilk yarısında yazılmış, İtalyan edebiyatının en meşhur epik şiiri ve
dünya edebiyatının önemli bir başyapıtı.
Komedya'da Dante, ölüm sonrası
sırasıyla Cehennem, Araf ve Cennette geçen seyahati, hikâyenin kahramanı da
olan kendisinin ağzından anlatır. Orta Çağda "Komedya", "Tragedya'nın"
aksine sonu iyi biten hikâye anlamına gelirmiş. Yani, eserin adındaki "Komedya"
kelimesi, öyküsünün güldürü unsurları taşıdığı anlamına gelmiyormuş.
Orta Çağ ile Rönesans arasındaki
geçiş döneminde yazılmış ortaçağın döneminin bu şiiri, hayalgücü ve alegorik
tasavvuru, ölüm sonrası hayatı anlattığı öyküsü ile Hristiyan batı kiliseleri
tarafından benimsenmiş. Eserin orijinal adı "Komedya" olduğu halde,
1360 yılında Giovanni Boccaccio tarafından başına "İlahi" kelimesi eklenerek
Hristiyanlaştırılmış. Toskana lehçesi ile yazılan eser, bu lehçenin modern
İtalyan dili olarak gelişmesine de yardım etmiş.
İlk kitabın hoş, yazara göre de
oldukça anlamlı bir kapağı var. Yazar Sylvain Reynard’ın anlattığına göre
kapağın detayları şöyle kurgulanmış:
Alevler
Kahramanımız Profesöt Emerson,
içinde bulunduğu koşullar itibariyle varlığını hep Dante’nin koşullarına göre
yorumluyor.Kapaktaki alevler ve kitabın ismi, Gabriel’in kendini nasıl
tanımladığının bir yansıması. Profesörümüz kendini “Cehennemde” görüyor. Kitabın
devamını da göz önünde bulundurarak, yazar kapaktan Cehennem’den bir sembol,
elbette ki alevleri kullanmayı çok uygun bulmuş.
Erkek Figürü
Bu figürün önemini anlatabilmek
için öncelikle Auguste Rodin’in eserlerine bir göz atmakta fayda var. 1840 – 1917
tarihleri arasında yaşayan Rodin’in, belki de en bilinen iki eseri Düşünen Adam
(The Thinker) ve Öpücük (The Kiss). Daha az bilinen ise, bu iki eserin de,
Dante’nin Cehennemi’nden esinlenerek yapılan daha büyük bir işin parçaları
olduğudur.
1880 yılında, Rodin, Cehennemin
Kapısı / Gate of Hell, isimli anıtsal kapıyı yapması için görevlendirilir.
Kapının ortasında, en yukarıda
çok tanıdık bir figür oturur, Düşünen Adam / The Thinker. Ama kimdir bu Düşünen
Adam? Rodin’e göre, bu Dante veya kendisi olabilir. Keza sonra kendisi figürü,
The Poet / Şair, olarak tekrar isimlendirmiştir. Fakat demiş yazar, ben hala
Düşünen Adam’ı, Dante olarak tanımlamayı seçiyorum.
Gabriel’in Cehennemi’nin
kapağında, üstte, Rodin’in Düşünen adamı’na benzeyen, ancak iki ilgi çekici
farkı olan, bir erkek figürü görüyoruz. Düşünen Adam, elini çensinin altında
yumruk yapmışken, kapaktaki figür, iki elini birleştirmiş. Her ne kadar iki
figür de düşünceye dalmış gibi gözükse de, kapaktaki figürümüzün aşağıya bakan
gözleri, düşünmenin ötesinde bir eylem sergilediği fikrini veriyor.
Sevgililer
Kitabın kapağındaki son imajda,
çıplak olarak birbirlerine sarılmış, bir kadın ve adam görüyoruz. Kadının yüzü
yana dönmüş ve eli sevgilisinin saçlarında kaybolmuş. Adam ise, kadına sıkıca
sarılmış, ağzı omzunun üstüne gömülmüş, elleri ise sırtını okşuyor. Sarılmaları
nazik ama neredeyse umutsuz, ve
öpüşmüyorlar. Belki adam kadının omzunu öpüyor ama tam olarak emin olamıyoruz.
Kadına fısıldıyor, saedce omzunda dinlenip, içinde bulunduğu anın tadını
çıkartıyor veya belki de göz yaşı döküyor olabilir.
Bir kez daha, bu imajın anlamını
keşfetmek için, Rodin’in Cehennemin Kapısı isimli eserine bakmak zorundayız.
Cehennemin Kapısı’ndaki, Paolo ve Francesca’nın bu heykeli daha sonra The Kiss
/ Öpücük olarak adlandırılmış. Paolo ve Francesca’nın hikayesi, kitabın bir
bölümünde, Profesör Emerson tarafından anlatılıyor. Özetlemek gerekirse,
işledikleri şehvet günahı yüzünden, trajik ölümlerinde sonra, cehenneme
gönderiliyorlar. Rodin’in eseri, iki sevgili arasındaki tutkunun, tam dudakları
birleşmeden önceki anını, bize gösteriyor. İki figürde çıplak ve birbirine
sarılmış. Francesca’nın kolu, Paolo’nun boynuna sarılmış. Her ne kadar heykel
The Kiss / Öpücük olarak adlandırılsa da, çiftimiz gerçekte öpüşmüyor.
Tüm bu saydıklarımız, kapaktaki
çıplak çift için de söylenebilir. Birbirlerine tutkuyla sarılmışlar ama
öpüşmüyorlar. Her ne kadar pozisyonları ihtiraslı gibi dursa da, esasında bir
şehvet ateşi gözlemlemiyoruz. Duruşları sevgi dolu ve Rodin’in heykelinin
aksine, kadınla adam arasında boşluk yok.
Tüm bu detaylar ışığında, sizleri
oldukça derin bir kitap/seri beklediğini söyleyebilirim. Serinin ikinci kitabı,
Gabriel’s
Rapture / Gabriel Arafta, geçtiğimiz günlerde yayınlandı ancak ben
ikinci kitabı orijinalinden okumaya başladım. İmkanı olanlara tavsiye ederim.
Serinin son kitabı ise, şu anda yazılıyor. Yazar henüz kesin bir yayınlanma
tarihi ve resmi isim veremeyeceğini açıklamış.
0 yorum:
Yorum Gönder