Cuma akşamı için aklımızda
bambaşka bir program vardı. Ta ki, sabah radyoda Mazhar Alanson’un o çook
sevdiğimiz şarkısı, “...sana sarı laleler aldım, Çiçek Pazarı’ndan..” çalıpta,
çook uzun zamandır Beyoğlu’na çıkmadığımızı hatırlatana kadar.
Şarkıyla beraber modumuz,
modumuzla beraber de programımız değişti ve akşamın program çatısını Beyoğlu
üzerinde kurduk.
Benim için genellikle konu
Beyoğlu ise, gerisi teferruattır ama bu sefer uzun zamandır gitmek istediğim
bir mekan konusunda ısrarcı oldum, Asmalı Cavit.
Yeri adından da anlaşılacağı gibi
Asmalımescit’te ama daha detaylı tarif isterseniz, kepaze bir şekilde Yemekhane
diye bir lokantaya çevrilen tarihi Markiz Pastanesi’nin yanındaki sokağa sapın,
son dönemde pek popüler olan tek tekçinin Asmalı temsilcisini solunuza alarak
aşağıya doğru yürüyün, sağ tarafınızda kalacak.
Asmalı Cavit’in kuytuda kalmış girişine
dışarıdan bakınca, Alp stili bir dağ evinin andırır. Ancak mekan içine girince
mucizevi bir şekilde genişler ve yüksek tavanının verdiği ferahlıkla sizi
sarmalar. Çok kişi üst katı tercih etse de bize göre giriş, ahşap kaplamaları,
yüksek tavanı ve açık kapıdan dolaşan temiz hava ile vazgeçilmezdir.
Meyhaneye giden insanlar o
mekanları genellikle yemek kalitesinden çok ambiansları için tercih eder.
Asmalı Cavit, hem ambiansı hem de on numara yemek kalitesini bulabileceğiniz
nadir mekanlardan biridir.
Biz o akşam rakımızın yanına
kavun ve beyaz peynirle beraber daha iyisini hiçbir yerde yemediğim köz
patlıcan salatasını, içinde bir tane bile kılçık bulunmayan deniz börülcesini
ve kocaman taze karidesleri meze yaptık.
İlk dublelerimizin sonuna
geldiğimizde mekanın spesiyali, pamuk kıvamındaki yaprak ciğer sofrada yerini
aldı. Biz istemedik ama ızgara muska börekleri ve kalamarlarının yan masalardan
aldığı iltifatlar kulağımıza kadar geldi.
Biz kapanışı, yine mekanın
spesiyallerinden, tam zamanı da olduğu için, sardalya ile yaptık. Hamsikuşu
gibi üstüste yapıştırarak ızgarada pişirdikleri sardalyalar sulu sulu,
kıvamında pişmiş ve çok lezzetliydi.
Çay – kahve ikramından sonra
gelen hesap iki kişi için, İstanbul ölçeğinde makul, yediklerimizin kalitesi ve
lezzetine göreyse ucuzdu.
Bu okuduklarınızdan sonra ağzınız
sulandı, mideniz asit salgılamaya başladı mı? Ne güzel, size de afiyet olsun!
0 yorum:
Yorum Gönder