Woody Allen'i görecelli olarak geç keşfettim. O günden sonra da hayranlığım her geçen gün arttı. Muhtemelen onun için de "Woody Allen'i Anlamak" diye bir kitap vardır çünkü hakikaten kafası çok ama çok farklı çalışan artık filozof, düşünür, dahi ne derseniz deyin. Ama şu da bir gerçek ki, Woody Allen'i ya seversiniz ya nefret edersiniz, opera gibi.
Bugünlerde son filmi "Vicky, Christina, Barselona" ile biz sevenlerine yine bir seyir şöleni sunmakla meşgul. Biliyorsunuz üvey kızı ile evlendikten sonra aldığı tepkiler yüzünden çok sevdiği Amerika'dan ayrılıp Avrupa'ya yerleşti ve son dönem filmlerini de burada çekiyor. Match Point, Cassandra's Dream üzerine bu şaheser.
Şaheser diyorum ama öncesinde bilmeyenler tekrar etmekte fayda var, Woody Allen entellektüel düzeyi ortalamanın üzerinde, diyalogların büyük çoğunluğu üzerinde düşünülmesi gereken, ağırlıklı olarak kadın erkek ilişkisini, genellikle en uç noktada işleyen filmler yapıyor. Dolayısıyla filme tahammül edememe, sunulanı kabul edememe ihtimaliniz de çok yüksek. Söylemedi demeyin.
Filme gelirsek, Barselona'nın muhteşem doğa ve sanat güzellikleri arasında bir görsel şölen eşliğinde 3 kadın ve bir adamın hikayesini izliyoruz. İhanet, aşk, tutku, sorgulama, kabullenme, inkar hepsi içinde.
Scarlett Johanson, Allen'in son dönemlerdeki gözdesi. Match Point'ten sonra bu filmde de baş rolde ancak bence bi şekilde Prestige'de de birlikte oynadığı Rebecca Hall ve Penelope Cruz'un gölgesinde kalmış. Hele Cruz, Elegy'deki sakin karakterin arkasından buradaki nevrotik ikinci kadın rolünde resmen devleşmiş.
Filmin paylaşılamayan erkeği rolündeki Javier Badem ise, geçen sene No Country for Old Man'deki rolüyle aldığı En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu oskarından sonra çektiği Kolera Günlerinde Aşk ve Vicky, Christina, Barselona'daki performanslarıyla, birbirinden çok farklı rollerde ruhumuzu beslemeye devam ediyor.
Merak edenler için filmin IMDB puanı 7,6 / 10.
Bu arada değinmeden geçemeyeceğim, Ali saydam, Pazar günü Akşam gazetesindeki köşesinde "Bu film niçin bizde çekilemez" diye bir yazı kaleme almış. Karakterleri Özge Namal, Aysun Kayacı, Cem Özer ve Meltem Cumbul yapmış ve anlatmış. Sonunu da şöyle bağlamış:
"Sorumu tekrarlıyorum: Yukarıdaki film Türkiye'de neden çekilemezdi?.. Çekilseydi de neden pek bir şeye benzemezdi? Neden aynı senaryoyu Woody Allen usta, Penolope Cruz, Scarlett Johansson, Rebecca Hall ve Javier Bardem ile İspanya'da çekince çok hoş bir film çıkıyor ortaya? Cuma günü Bersay İletişim Enstitüsü'nde (BİE) Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim üyelerinden Prof. Dr. Yılmaz Esmer'in 3 saat süren 'Ortak Ruhsal Şekillenme, İletişimde Demografi ve Yaşam Tarzları' adlı muhteşem konferansına katılmış olsaydınız, yanıtı küt diye yapıştırırdınız: 'Hedef kitlenin kültür ve değerlerindeki farklılık buna müsaade etmezdi... Bu filmi keyifle izleyeceklerin oranı da Türk toplumunda %7-8'i geçmez...' Dileyenler internetten 'www.worldvaluessurvey.org' adresine gider ve Hoca'nın da yıllardır Türkiye ayağını yürüttüğü dünya değerler araştırmalarına bir göz atabilir; ya da bu konuşmanın da içinde yer alacağı İletişimde Mükemmellik seminerleri kitabının yayınlanmasını bekler... O zaman belki dünyayı 'okumak' daha mı kolaylaşır?..."
Yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz ancak öncesinde bir uyarı, Ali Saydam yazısında malesef neredeyse filmin tamamını anlatmış. Dolayısıyla eğer bu konuda hassassanız, yazıyı filmi izledikten sonra okumanızda fayda var.
0 yorum:
Yorum Gönder