Hani sizin bir lafınız var ya, "Nerden başlasam, nasıl anlatsam" diye, işte geçen 2 hafta benim için öyleydi. Ailemle ilk defa tatile çıktık, bir sürü arkadaşım, 1-2 tane flörtüm :)), hayata dair bir sürü yeni tecrübem oldu. Ben en iyisi baştan başlayayım;
Biliyorsunuz, ailem bu sene tatile beni de götürdü. Bana özel yerler seçildi, tüm yol programı bana göre yapıldı, bu kadar özen ve ilginin karşılığında da bende onları ne yolda, ne de gittiğimiz yerde hiç üzmedim.
Tatile sabah çok erken çıktık. Baktım sabahın 4'ünde evde bir telaş, bir hareket. Beni aldı bir panik. İlk defa herkes o kadar erken uyanmıştı çünkü. Dedim "kesin bunlar beni bırakıp bir yere gidiyor. İnanmazsınız, bir annemin peşinden gidiyorum, bir babamın. Önce babam koca koca çantaları aşağıya indirdi, sonra annem tam kapıya doğru yollanmıştı ki, önüne dikildim. " Hani nereye gibisinden". Benim paniğimi fark edince hemen eğilip beni sevdi, tasmamı da takıp beni bırakmadıklarını, hep beraber gittiğimizi söyledi de içim bir ferahladı. Anne yüeği işte, anlıyor halimden hemen.
Beni, deniz dediğini koca suyu geçmek için kullanılan feribotların hızlı olanına çok da uygun koşullarda almadıkları için ailem uzun yolu tercih edip Eskihisar üzerinden karşı tarafa geçti, böylece onlar da arabada benim yanımda oturabildiler.
Yolculuk biz köpekler için çok tehlikeli olabiliyor biliyorsunuz. Dolayısıyla ailelerimize bu esnada çok iş düşüyor. Mesela özellikle sıcakta arabada yalnız kapalı kalmamamız, belli aralıklarla durup su içip, çişimizi yapmamız çok önemli. Yaramaz kuçulara, yolculuğu daha rahat geçirebilmeleri için, öncesinde çok hafif bir sakinleştirici içirilmesi de sık kullanılan bir yöntem ama ben neredeyse her seferinde arabaya biner binmez mışıl mışıl uyuduğum için böyle birşeye gerek kalmadı.
Bursa'ya gelmeden verdiğimiz çiş molasını saymazsak, ilk uzun molamızı Susurluk'ta verdik. Oradaki Starbucks'ın bahçesi biz kuçular için buluşma yeri gibiydi. Yolculuğu rahat yapayım diye sabah kahvaltı evden çıkarken yapmamıştım, öncelikle ben de ailemle kahvaltı ettim. Sonra çimlerin üzerinde tuvalet dolaşmamızı yaparken ilk arkadaşımla karşılaştım. O da benim gibi 4.5 aylık, bişey adası Danua'sıymış. Babam böyle diyince kızıyor ama nasıl, yakışıklı, di mi?
Bu birlikte ilk uzun yolculuğumuz olduğu için ailem İzmir civarında konaklamak istedi, dolayısıyla da Şirince denilen yerde mola verdik. Kalacağımız yere yerleştikten sonra bir çevre turu yapmak istedik. Biraz maceralı oldu, çünkü etrafta çok fazla yabancı köpek vardı. Annemin söylediğine göre eskiden sokakta köpek görünce yolunu değiştiren babam o gece tam bir kahramandı. Sokaktaki köpekler havlayıp arkamızdan koçarken, "Siz gidin, ben onları kovalarım" diye annemle beni önden gönderdi.
Bursa'ya gelmeden verdiğimiz çiş molasını saymazsak, ilk uzun molamızı Susurluk'ta verdik. Oradaki Starbucks'ın bahçesi biz kuçular için buluşma yeri gibiydi. Yolculuğu rahat yapayım diye sabah kahvaltı evden çıkarken yapmamıştım, öncelikle ben de ailemle kahvaltı ettim. Sonra çimlerin üzerinde tuvalet dolaşmamızı yaparken ilk arkadaşımla karşılaştım. O da benim gibi 4.5 aylık, bişey adası Danua'sıymış. Babam böyle diyince kızıyor ama nasıl, yakışıklı, di mi?
Bu birlikte ilk uzun yolculuğumuz olduğu için ailem İzmir civarında konaklamak istedi, dolayısıyla da Şirince denilen yerde mola verdik. Kalacağımız yere yerleştikten sonra bir çevre turu yapmak istedik. Biraz maceralı oldu, çünkü etrafta çok fazla yabancı köpek vardı. Annemin söylediğine göre eskiden sokakta köpek görünce yolunu değiştiren babam o gece tam bir kahramandı. Sokaktaki köpekler havlayıp arkamızdan koçarken, "Siz gidin, ben onları kovalarım" diye annemle beni önden gönderdi.
Yabancı bir yerdeki ilk sınavımı o gece, otelde verdim. Yemek sonrası annem beni dışarıda dolaştırırken bir türlü tuvaletimi yapamadım, galiba sizdeki gibi minik bir kabızlık durumu oldu, bende de. Annem tabi bir telaş yaptı. Odanın ulaşabileceğim yerlerine benim için gazeteler koydu ama ben kendimi tutup sabahı bekledim ve işimi sabah kahvaltısından sonra, dışarıda hallettim. Elbette sonrasında da ödül çikolatamı da kaptım.
Kahvaltıdan sonra, daha güneye yaptığımız yolculuk da sorunsuzdu. Öğlen çok güzel, bahçe içinde bir yerde yemek yiyip, otelimize geçtik.
Bu tatilin bence en keyifli tarafı, bol bol koşup oynayabilmemin yanı sıra, çimlerin içinde bir sürü vakit geçirebilmem oldu. Bakmayın siz, "Kuçular karnı ağırdığında çim yer" dediklerine. Biz çim yemeği sevdiğimiz için yeriz.
Yeni oteldeki odamada kolayca adapte oldum. Hatta ailem minderimi de yanımızda getirdiği için çok da rahat ettim.
Tatilin her aşaması çok yeniydi belki ama en önemli nokta galiba kumsal ve deniz bölümüydü. İlk gittiğimiz Sarıgerme Plajı'na, mavi bayraklı olduğu gerekçesiyle - haklı olarak- önce beni almak istemediler. Sonra annem, tuvaletimle ilgili bir sıkıntı olmayacağını, beni yanlarında bağlı olarak tutacaklarını ve denize de sokmayacaklarını söyleyip izin aldı.
İkinci denememiz için, oldukça kötü bir yolda, yavaş yavaş yaklaşık 1 saat kadar gittikten sonra Sarsala Koyu denilen bir yere gittik. Orası bana serbest olduğu için annem çok sevindi ve ilk iş beni denize soktu.
Bakmayın siz üşümüş görüntüme. Doğrusu korkmuş olacak :)) Hatta ödüm koptu bile diyebilirim. Hemen kıyının yanında olduğumuz, içgüdüsel olarak yüzebildiğim ve hatta annem de hep benimle birlikte olduğu halde ilk sefer olduğu için sanırım denizden çok korktuğumu itiraf etmeliyim. Hatta bu sebepten annemin kolları ve bacakları çizik içinde kaldı.
Dedemin rahatsızlığı sebebiyle tatilimiz planlanandan kısa sürdüyse de benim için genel olarak çok keyifliydi. Dönüş yolculuğunun nasıl geçtiğini detaylandırmam gerekirse; Yol boyu uyudum,
uyudum,
uyudum,
uyudum,
0 yorum:
Yorum Gönder